Yok Olmadan Önce Görmeniz Gereken 12 Doğa Harikası

Küresel ısınma varsa, doğa her geçen gün yok oluyorsa, bunun en büyük sebebi; "insandır."Doğa, hiçbir çıkar gözetmeden, en iyi imkanlarını bizlere sunarken, bizler ise onun güzelliğne, yaşamına kast ederek ondan daha fazlasını almak için çeşitli icatlara başvuruyoruz. Hunharca tüketmek isteğimiz, yarınımızı düşünmeden atmış olduğumuz adımlar sonrası güzelliklerimiz yavaş yavaş yok oluyor. Biz tarihimize değer vermediğimiz gibi bizi yaşatan, nefesimiz olan doğaya da değer vermiyoruz.

En basitinden; doğa, bizlere güzelce vakit geçirmek için piknik alanları sunarken, bizler ne yapıyoruz; piknik yaptıktan sonra, yemyeşil olan doğayı adeta bir çöplüğe dönüştürüyoruz. İşte, bizler böyle yaparak, ne orman bırakıyoruz, ne de yaşanılacak bir yer. Geçen haberimizde Baraj Gölleri Altında Kalan 12 Antik Kent’ten bahsetmiştim. Yine aynı nedenlere bağlı olarak yok edilen, 12 doğa harikasından bahsedeceğim. Şimdi sizlere yok olmadan önce görmeniz gereken, güzelliklere yer vereceğiz. Görmediğiniz için pişman olmayın.

İşte Yok Olmakla Yüz yüze Gelen 12 Doğal Güzellik

Bu soru üzerine düşünmek lazım: “Toprak, insanın yaradılışı, insan hiç yaradılışından uzakta yaşayabilir mi?”  İşte, bizler bundan dolayı doğaya bu kadar bağlıyız.

İğneada Ormanları

İğneada, Kırklareli sınırları içerisinde bulunan, Türkiye’nin sayılı subasar ormanlarındanbiridir. İlkbahar mevsiminde ormanın büyük bir bölümü sular altında kalır. Başka bir doğal güzelliğe bürünen İğneada Ormanları ve İçerisinde gölleri besleyen sular, İstanbul’a aktarılmak amacıyla İSKİ tarafından Yıldız Dağları’nda baraj kurulması söz konusudur. Bununla birlikte nükleer enerji santrali, bu bölge için en büyük tehdidi oluşturacaktır. Şimdilik doğal halini koruyor ama yakın gelecekte büyük bir tehlike altında olacaktır. İğneada Ormanları, doğallığını bozmadan bu güzelim yeri görmeye geliniz.

İğneada; Trakya topraklarında, Karadeniz kıyısında yer alıyor. Kırklareli’nin Demirköyilçesine ait İğneada’da yer alıyor. İğneada’ya geldiğiniz zaman bir çok güzellik sizleri bekliyor olacaktır.

Kaz Dağları

Kuzey Ege’nin en büyük oksijen kaynakları arasında yer alır. Kaz Dağları, içerisinde sayısız güzellikleri barındırıyor.  Eski adıyla İda olarak bilinen Kaz Dağları, Edremit Körfezi’nin

Kuzey kıyıları boyunca uzanır. Çanakkale ve Balıkesir sınırları içerisinde yer alan bu doğa harikası her an bu görünümünü kaybedebilir. Bunun nedeni; maden faaliyetleri, termik santral ve baraj inşaatlarıdır. Kaz Dağlarının doğasına karşı "Kaz Dağları’na Sadakat” adlı bir gezi programı mevcuttur. Bu güzelim dağlar da elektrik santrallerinin gazabına uğrayacak.

Ermenek Vadisi

Karaman ve Mersin il sınırları içerisinde bulunan Ermenek Vadisi, Ermenek Çayı’nın Orta Toroslar’da oluşturduğu, oldukça derin bir vadidir. Aynı zamanda ülkemizde bitki çeşitliliği en fazla olan yerlerden biridir. Öyle ki dünya üzerinde sadece bu vadide yetişen bitkiler bile mevcuttur. Ermenek Vadisi, nesli tükenmek üzere olan susamuruna da ev sahipliği yapıyor. Ermenek Vadisi’nin suyuna Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından müdahale edildiği için, bölge büyük bir tehlike altına giriyor. Ayrıca baraj inşaatları dolayısıyla açılan yollar, kurulan tesisler, Ermenek Vadisi’nib doğal duruşuna büyük ölçüde tahrip ediyor. İçinde 81 bitki türünün bulunduğu bu vadi de dünya üzerinde 16 bitki türü sadece burada yetişiyor. Ermenek vadisi, bir yaşam alanıdır. Doğası yok olmadan görmemiz gereken yerlerin başında geliyor.

Çoruh Vadisi

Bayburt, Erzurum ve Artvin il sınırları içerisinde yer alıyor. Çoruh Vadisi, herkesin görmesi gereken doğal güzelliklerimizden biridir. Bitki zenginliği açısından ülkemizin en zengin vadilerinden olan Çoruh Vadisi’nde dünyanın hiçbir yerinde bulunmayan üç bitki türü yetişiyor. Sadece bitkiler için değil yaşayan kuş türleri açısından da oldukça öneme sahiptir. Ayrıca, vadi ve çevresi doğa sporu için de oldukça uygundur. Maalesef bu güzellikler, 29 adet baraj projesi tarafından tehdit ediliyor. Bu barajlardan üç’ü hayata geçti bile. Her tarafımız baraj oldu enerji üreteceğiz diye enerjimizi tükettiğimizin farkında değiliz. Bizlerin doğaya, temiz havaya ihtiyacı var.

Macahel

Kültürel özellikleriyle birlikte geçmişten günümüze hiç bozulmadan gelen nadide yerlerden biridir. Artvin’in Borça ilçesinde bulunan bu muhteşem güzellik, Karçal Dağları’nın en benzersiz diyarıdır burası. Tarihi ve doğal güzellikleriyle insanı büyüleyen Macahel’in değeri maalesef bilinmiyor. Yavaş yavaş yok olma sürecine girecek bu doğal güzelliği, yok olmadan önce görmenizi tavsiye ediyoruz. DSİ, bu bölgeyi elektrik rezervi olarak görüyor.

Hotamış Sazlığı

Konya ile Karaman sınırları içerisinde bulunan Hotamış Sazlığı için artık çok geç. Hotamış Sazlığı, eskiden bölgenin en büyük sazlığı olma özelliğine sahipti ancak günümüzde bu özelliğini kaybeden sazlığın neredeyse tamamı kurumuş durumdadır. Çünkü Devlet Su İşleri, bölgedeki yer altı ve yer üstü su kaynaklarını başka alanlara taşıdı. Eskiden bir çok canlıya ev sahipliği yapan Hotamış Sazlığı, maalesef artık kurumuş durumdadır.

Kulu Gölü

Kulu Gölü, Ankara sınırları içinde yer alan bir gölümüzdür. Suyu hafif tuzlu olan bu gölün üzerinde 9 küçük ada bulunuyor. Bu adalar su kuşları için önemli bir üreme alanlarıdır.  Eskiden bu göl yaklaşık 200 kuş türüne ev sahipliği yapıyordu. Maalesef, aşırı su tüketimi, yanlış şekilde kullanılması sonucu Kulu Gölü, kuruma noktasına gelmiştir. Kuruyan gölün üzerinde bulunan adalar artık kayalarla birleşmiş durumdadır. Şuan için tek teselli yağan yağmur sularıdır.

Seyfe Gölü

Önemli bir doğa alanı olan Seyfe Gölü Kuş Cenneti, Kırşehir ilimizin sınırları içerisinde bulunuyor. Bu gölün en önemli özelliği; Tuz Gölü’nden sonra, Flamingoların en büyük üreme alanını oluşturmasıdır. Ancak bu özelliğini yitirdi. Bu göl şuan kurumuş durumdadır. Neden mi? Yanlış su ve tarım politikalarının nedeniyle bir doğal güzelliğimizi daha kaybettik. Kulu Gölü’nde olduğu gibi bu Seyfe Gölü de sadece yağışlı havalarda su tutabiliyor. Yavaş yavaş mı bilinmez yer yüzündeki bütün kaynaklar aşırı şekilde tüketim, yanlış tüketim politikalar sonucu yok oluyor. İşte bunun için, yapay su kaynakları olan barajlara bu kadar ihtiyaç duyuyoruz.

Munzur Dağları

Munzur Dağları, Erzincan’ın güneyi ile Tunceli’nin kuzeyinde yer alıyor. "Munzur" deyince ; bembeyaz akarsuyu, buz gibi suyu ve her mevsim üzerinde kar kaplı olan bir dağ geliyor akıllara. Doğal güzelliğiyle dillere destan olan Munzur Dağı, geçilmesi imkansız bir yüksekliğe sahip, bunun için insan eli değmemiş, tamamen doğal bir varlığımızdır. Munzur Dağları’nı en önemli özelliği, 11 kelebek türüyle uluslar arası bir değere sahip oluşudur. Son yıllarda meydana gelen baraj projeleri, aşırı otlatma, bilinçsiz bitki toplanması, kaçak avcılık gibi bir çok nedenden dolayı Munzur Dağları’nın doğal karakteri geri dönüşü olmayacak bir şekilde bozulmaktadır.

Hasankeyf

Birçok yazımızda da belirttiğimiz gibi tarihin bağrı olan, doğal güzelliğiyle insanları kendine hayran bırakan bu güzellikler de yapılacak Ilısu barajı altında kalacaktır. Bu güzelim manzarayı bir daha dünya gözüyle göremeyeceksiniz. Evet, yanlış duymadınız, 10 bin yıllıkbir geçmişe sahip olan Hasankeyf, her an tüm kültürel birikimiyle sular altında kalabilir.

Aras Kuş Cenneti

Türkiye’nin kuş türlerinin yarıdan fazlası olan 240  türe ev sahipliği yapacak olan bu yaşam alanı sular altında kalacak. Iğdır il sınırları içerisinde yer alan Aras Vadisi, önemli doğa alanlarının yanında dünyanın en önemli kuş yolları üzerinde yer alıyor. Her sonbahar ve ilkbahar mevsiminde binlerce kuş türünün uğrak yeri olan bu doğa harikası cennet Tuzluca  Barajının yapılmasıyla sular altında kalacaktır.

Köprüçay

Isparta’nın Köprüçay üzerinde yapılan baraj ile bu doğal güzellik yok olacak. Tarihi bir havza olan bu çay üzerinde tarihi köprüler ve birçok canlının hayat kaynağıdır. Doğasıyla insanı büyüleyen Köprüçay Havzası, üzerinde yapılacak olan barajla bütün doğallığını yitirecektir.

Görüş;

Vadiler, ovalar, dağlar, ormanlar hepsi bizlerin yaşam alanıdır. Bunlar doğal oluşumlardır, bizlere sunulan nimetlerdir. Göz göre göre yaratanın bizlere bahşettiği bu güzelliklerin değerini bilmek yerine; hunharca tüketiyoruz yani israf ediyoruz. Evet, biz insanoğlu bugün yaşıyor, yarın ölüyoruz değil mi? Bugün aşırı derecede yemeğimiz yiyor, yarın aç kalacağımızı düşünmüyoruz. Doğa bizlere imkanlarımızı sunuyor; daha güçlü olmak için neden yarışa giriyoruz. Biz nefsimiz uğruna yarışırken, nefesimizi kestiğimizi bilmiyoruz. Ormanlar, dağlar, vadiler, köyler, ovalar kısacası bu dünya bize emanet. Yarın çocuklarımıza, insanlığa temiz bir dünya bırakmak bizim görevimiz. Yaşanılacak bir dünya için hunharca tüketime "hayır"diyoruz.

Kaynak : Neoldu.com