Türkiye’yi bekleyen büyük tehlike
Deprem hattında yer alan Türkiye, yeni bir felaketle karşı karşıya... Yurtta iklim krizi nedeniyle sel riski her geçen gün artıyor. Sadece geçen yıl Türkiye genelinde en çok yaşanan meteorolojik afet, “şiddetli yağış ve sel olarak” kayıtlara geçti. Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Enerji Sistemleri Mühendisliği Öğretim Üyesi Canan Acar, önlem alınmaması durumunda sel yüzünden 30 milyon insanın yerinden yurdundan olabileceğine dikkat çekti.
SÖZCÜ'ye konuşan BAU Enerji Sistemleri Mühendisliği Öğretim Üyesi Canan Acar, iklim değişikliğine bağlı olarak Türkiye'de sel riskinin her geçen gün arttığını ve ciddi tehdit oluşturduğunu vurgulayarak, önemli uyarılarda bulundu.
“30 MİLYON İNSAN TEHLİKE ALTINDA”
Türkiye'de 30 milyondan fazla insanın kıyı bölgelerinde yaşadığına dikkat çeken Acar, bir an evvel önlem alınması gerektiğine işaret etti.
Acar, hiçbir şey yapılmaması durumunda seller nedeniyle 30 milyonun üzerinde insanın önümüzdeki yıllarda yerinden yurdundan olabileceği uyarısında bulundu.
“NEDENİ İNSANLARIN FAALİYETLERİ”
Türkiye’yi ya da dünyayı bekleyen bazı felaketlerde insanların etkisinin olmadığını ancak seller için aynı şeyin söylenemeyeceğini belirten Acar, “Mesela deprem coğrafyamızın kaderi diyebilirim. Zaten olacak bir şey. Biz buna uygun stratejiler geliştirmekle sorumluyuz. Ama iklim değişikliği ağırlıklı olarak insan faaliyetlerinden kaynaklanıyor. Bu konuda kendi sorumluluklarımızı bilirsek, sel ya da kuraklık gibi felaketlerin önüne geçebiliriz” diye konuştu.
“BÜYÜK SU KAYBI YAŞANACAK”
Küresel ısınmanın meydana getirdiği ilk sorunun iklim değişikliği olduğunu ifade eden Acar, şunları söyledi:
* Küresel ısınma dünyadaki her yerin aynı şekilde ısınması anlamına gelmiyor ancak ortalama sıcaklık artıyor.
* Bazı yerlerde sıcaklıklar düşerken, diğer yerlerde yükselebiliyor. Türkiye, bir Akdeniz ülkesi. Bütün Akdeniz ülkelerinde sıcaklık artıyor. Türkiye'de de yükseliyor.
* 2030'a kadar beklenen sıcaklık artışı, 1990 öncesine göre 4 derece olabilir. Bu kadar ciddi sıcaklık artışının getirdiği de birçok şey oluyor. Su kaynakları kurumaya başlıyor.
Gediz ve Menderes havzalarının bu yıl içinde yarısından fazlasının yok olacağı tahmin ediliyor. Bu büyük bir su kaybı demek. Mesela bu kayıp, tarımı, hayvancılığı da etkiler.
* Salgın süresince vatandaşlara sürekli ellerini yıkamaları uyarısında bulunuldu. Su, her yerde kullanıyor. Ama büyük tehlike var. Seller ve taşkınlar su kalitesini bile etkileyebiliyor.
“ÖNLEM ALMAZSAK HAYATIMIZDAN ÇIKMAZ”
Ekosistem bir yerden hasar gördüğünde başka bir sorunla ortaya çıktığına vurgu yapan Acar, şunları kaydetti:
Tarihsel olarak bildiğimiz geri besleme mekanizmaları yüzünden bu tür afetlerin sıklığının artması bekleniyor. Ama çok boyutu var bu işin. Deprem bir oluyor, bir bitiyor. 45 saniye, çok büyük bir risk. Ama bittikten sonra yaraları onarıp, ders alıp, hazırlanabiliyoruz.
* Sel ve kuraklık ise önlem almazsak artarak hayatımızdan çıkmayacak. Bugün sel, yarın kuraklık. Bunu görmek gerekiyor. Covid-19 ile depremi kıyasladılar. Çevreye, doğaya karşı hareketlerimizi değiştirmezsek bunun sonuçları daha şiddetli olacak.
“TÜRKİYE İÇİN KURAKLIK DA SİNYAL VERİYOR”
Kuraklığın da Türkiye'yi tehdit ettiğini aktaran Acar, sözlerini şöyle sürdürdü:
* Sel ve kuraklıktan her geçen gün daha fazla insan etkilenme riskiyle karşı karşıya. Uzun vadeli planlar yapmak gerekiyor. Yaptığımız bazı hatalar var ama geri dönülmez değil.
* Doğada döngü var, her sistem diğer sistemin atığını kullanıyor ama insanın çıkardığı bazı şeyler var ki doğa hızla döndüremiyor.
* Sera gazları bu yüzden birikiyor, su kaynakları bu yüzden tükeniyor. Kendi sağlığımızı da etkiliyoruz. Hem fiziksel hem de ruhsal sağlığı etkiliyor. Bir anda bütün faaliyetlerimizi durduramayız ama önlemler almak durumundayız.
* Güneş enerjisi, rüzgar enerjisi gibi alternatiflere hızlı bir şekilde geçmemiz gerekiyor. Karbon emisyonunu azatlamamız, bunun için de yakmamamız gerekiyor. Alternatif temiz yakıtlara geçmeliyiz. Ormansızlaşmanın önüne geçmek birinci görevimiz.
* Orman yandıktan sonra aynı sayıda ağaç dikmek olmuyor. Orman bir ekosistem. Orada bir denge var. Bir an evvel orman yangınları konusunda çok daha sıkı önlemler alınması gerekiyor.
* Hızlı bir şekilde ağaçlandırmaya da girmek gerekiyor. Aksi takdirde büyük zararlar göreceğiz. Bakın önümüzde Avusturya örneği var. Önce orman yangınları meydana geldi, ekosistem tahrip oldu, tarım alanları küle döndü ve ardından seller geldi.
Tek yapmamız gereken gezegene karşı sorumluluğumuzu yerine getirmek. Aksi taktirde sel ve kuraklık gibi faaliyetler kaçınılmaz olur. Bu senaryo değişmediği gibi gittikçe daha tehlikeli bir duruma gelir.
Kaynak: sozcu.com.tr
Yorumlar
Yorumları Göster Yorumları Gizle