Hüseyin Kerim Ece, ilk baskısı Kasım 1984’te yapılan Buharî isimli biyografik eserinde Buhari’nin el-Camiu’s…
Müslümanlar için Kur’an-ı Kerim ne kadar önemli ve değerli ise, en az onun kadar Peygamber (aleyhisselatu vesselam) sözü olan hadisler de, öneme ve değere sahiptir. Allah Teâlâ ve Rasulü bir işte hükmünü belirttikten sonra, müminlere o hükme uymanın dışında bir davranışın düşmeyeceğini öğretir ilahi kelam bize. Rasul Muhammed Mustafa’nın söz, fiil ve takrirlerinden oluşan hadisler, Kerim Kitabımız Kur’an’dan sonra ikinci ve vazgeçilmez dayanağımız olma özelliği taşımaktadır.
Hadis ilmine derinlemesine ehemmiyet veren ilk dönem Müslüman âlimlerimiz, büyük çaba ve titizlik göstererek bu Peygamber (as) sözlerinin bize kadar sağlam ve sağlıklı bir şekilde ulaşmasının gayretini vermişlerdir. Tarihimizde kendisini bu yola adayan pek çok muhaddis âlimimiz olmuştur. İçlerinden en meşhuru, “sahih hadis” usulünü belirleyen, geliştiren ve bu usul çerçevesince hadisleri tasnif eden İmam Buharî (rahmetullahi aleyh)’dir. Elimizdeki mevcut kaynaklarda geçen hadis-i şeriflerin çoğunluğunda onun büyük emeği, el emeği göz nuru vardır. Takvimlerimizde, onun 21 Temmuz 810 tarihinde Buhara’da şereflendirdiği dünyaya, 31 Ağustos 869 tarihinde Semerkand’da veda ettiği yazılır.
Henüz çocuk yaşlardayken koyulduğu ilim yolculuğunda, bir zaman sonra tercihini hadislere yönelmekten yana yapar. Ve 59 senelik ömrünün yaklaşık son 40 yılını, bereketli sahih hadisler yolunda taban çatlatarak, dirsek çürüterek ve ama iman büyüterek geçirir. Hayatını hadislerle ören ve bunun meyvelerini el-Camiu’s Sahih adını verdiği ölümsüz eserinde filizlendiren bu koca muhaddis adam, eşine kolay rastlanamayacak ölçüde büyük bir miras bırakmıştır Muhammed ümmetine. ‘Tek bir defa verilen hayatın yalnızca Allah’a vakfedilmesi ve yine tek bir defa gelecek olan ölümün de Allah için olması’ gerçeğinin nadir numunesini gösteren müstesna şahsiyetlerimizdendir İmam Buharî.
Yazar Hüseyin Kerim Ece, Beyan Yayınları arasından çıkan ve ilk baskısı Kasım 1984’te yapılan Buharî isimli biyografik eserinde, İmam’ın hayatına ve hadisçiliğine dair kıymetli bilgiler verip ibretli tespitlerde bulunmuş. Bu bilgi ve tespitler ışığında, İmam Buharî’yi daha yakından ve daha net tanımış oluyoruz.
O, hadis tedvin (toplayıp bir araya getirmek) ve tasnifinin (sınıflandırmak) altın çağı denilen bir zaman diliminde yaşadı. Hadis ilminde geniş bilgisi, metin ve ravi zincirindeki kusurları çözmesi, cerh ve tadil (ravinin güvenilir olup olmadığını araştırma) yönünden ravilerin değişik hallerini bilmesi, sahih hadisi illetli, yani kusurlu olanından ayırt etmesi, onun işinde muazzam bir titizlik yoluna gittiğinin bilgisini veriyor bize. Bu titizliği, kendisini ve eserini büyük şöhrete ulaştırmıştır. Titiz olmasındandır ki, hadis ile onun adı özdeşleşmiş bir duruma gelmiştir; günümüzde de bu durum geçerliliğini korumaktadır. Ve güzeller güzeli bu âlimin sözkonusu bu şöhreti, sahih hadisleri tercih etme yönünde önemli bir çığırın açılmasına vesile olmuştur.
Ravilerin Kur’anî çizgide bir hayat sürüp takva sahibi olmaları önemli
İmam Buharî’nin, Sahih-i Buharî ismiyle meşhur olan el-Camiu’s Sahih kitabına hadisleri seçerken gözettiği şartları ve metodu açıklamadığını öğreniyoruz Ece’nin eserinden. Bununla birlikte Buharî’nin Sahih’i üzerinde dikkatli çalışmalar yapanların, aslında onun hadisleri kabul etmede bazı şartları gözettiğini fark ettiklerini de öğrenmiş oluyoruz. İmam Buharî, eserini sahih hadis kitabı olarak düşünmesinden dolayıdır ki, önceliği ‘sahih hadis’ tarifi üzerinde ciddiyetle durmaya vermiş. Ona göre bir hadisin sahih olabilmesi için, adalet ve zapt sıfatıyla toplum nazarında kabul görmüş, tanınmış bir raviden ve aynı şartlara sahip başka bir raviden de eksiksiz bir şekilde rivayet olunması gerekiyor. Bunların yanında, ayrıca bu ravilerin Müslümanlıkları da mükemmel olmalı, aynı vakitlerde yaşamalarının gereğine ek olarak, birbirlerini görmüş ve rivayet ettikleri o hadisi bizzat işitmiş olmaları şartı da var. İşte bu özgün şartlar, bir hadisi sahih yapan unsurlar olarak temayüz ediyor İmam Buharî’de. Ve öyle ki, bunları ileri süren ikinci bir hadis imamıyla karşılaşılmıyor. Mesela, hadislerin sağlamlığı açısından İmam Buharî’den sonra gelen İmam Müslim’e göre, ravilerin aynı asırda yaşamaları yeterli olup birbirleriyle görüşmelerine gerek yoktur.
Ravilerin Kur’anî çizgide bir hayat sürüp takva sahibi olmaları önemlidir. Misal vermek gerekirse, ayakta bevl ettiği bilinen bir raviden hadis almadığı rivayet edilir İmam Buharî’nin. Hadisleri Mescid-i Haram’dayken yazması ve her hadis için zemzemle gusül alması, iki rekât namaz kılarak kitabına öyle alması titizlik örneklerinden bazıları. Hadisleri temize çekme işlemini de Mescid-i Nebevî’de yapmış. Kitabına, gusletmeden, iki rekat namaz kılmadan ve sahih olduğuna tam kanaat getirmeden hiçbir hadis almamış. Sahih olanlardan başkasını almamaya dikkat etmiş. Onları koyarken istihare yapmış. Ve bunu, Allah Teâlâ ile arasında bir delil olarak saymış.
Böyle bir âlimden, böyle bir ilim doğmuş. Bugün okuduğumuz, ders ve ibret aldığımız bütün sahih hadislere, İmam Buharî’nin titizlik süzgecinden geçerek bize ulaştığını düşünerek ve haklarını vererek yaklaşmalıyız. O zaman daha bir dikkat kesileceğiz ve daha bir önem vereceğiz Peygamber (as) sözlerine, eylemlerine. Şerefli Rasulün vahiy kaynaklı sahih hadisleriyle bizi müşerref kılan bu muhaddis adam ümmete yapılacak en büyük iyiliği yapmış ve hususta öncü olmuştur. Hepimiz, bize tevatüren gelen ve hayatımıza sayelerinde Nebevî yön çizdiğimiz, çizmeye çalıştığımız hadislerden dolayı hadis imamız Buharî’ye şükran borçluyuz.
Hüseyin Kerim Ece’nin bahsekonu eserinin ilk baskısını dikkate alarak üzerinde durduğumuz belli başlı konular, 1998’de yapılan ikinci baskısında daha geniş olarak ele alınıp incelenmiş. Konunun meraklısına, yeni baskısını okumasını tavsiye etmeyi bir görev biliriz.
Yorumlar
Yorumları Göster Yorumları Gizle