Oyhan Hasan Bıldırki - Zaman
"Zaman bir top ibrişim, naza gelmez, tembeli de hiç sevmez."
Bu defa, "Zaman nedir?" demeyeceğim. Çünkü hepiniz az çok, zamanla ilgili çeşitli bilgilerin sahibisiniz. Onu yaşıyor, güneş doğup battıkça, bütün benliğinizle duyuyor, görüyorsunuz.
Zaman, bir yarış atı gibidir. Durmaksızın koşar, durur. Bizim için önemli olan, bu yarışa ayak uydurabilmek, altılı ganyanda kazançlı çıkmaktır. Yoksa zaman atının çıkardığı nal seslerini duyar, çıkardığı şimşekleri de görür, "eyvah!" deriz. Deriz ya, ne fayda? Artık, kaçan ipin ucunu tutabilene aşkolsun!
Zaman yaşadığımız, yaşamakta olduğumuz, yaşayacağımız gün demektir. Hayatta başarılı olabilmek için, zamanın değerini iyi kavramalıyız. Dün, bugün, yarın üçgeninin orta noktasını bulmalıyız. Geçen günümüze yanmamalı, yaşadığımız günden memnun olmalı, yaşayacağımız güne de alnımız ak, başımız dik olarak başlayabilmenin güvenini duymalı, başkalarına da duyurmalıyız. Şu önemli kuralı da, hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalı, kulağımıza küpe yapmalıyız: "İki günü birbirine denk olan, kayıptadır."
Gerçekten de öyle değil mi? Zamanla yaptığımız yarışı kazanabilmek için, zaman zaman durmalı, kendimizle hesaplaşmalıyız. "Dün neler yaptım, bugün neler yapıyorum, yarın neler yapacağım?" sorularına olumlu karşılıklar alıyor muyuz? Cevabımız, evet ise, ne mutlu bize! O zaman, hem yaptığımız işin, hem işlediğimiz amelin, hem de öğrenmekte olduğumuz ilmin farkına varır, çağdaş medeniyetin bahtiyarları arasında yer alırız. Yoksa, hâlimiz duman olur.
Sözün ustaları ne güzel demişler: "Gönül bu ya, Erciyes'ten kar umar." Elbette! Hangimiz onlar gibi düşünmüyoruz? Hangimiz başarılı olmak, iyi bir nam kazanmak, bizden sonrakilere kalıcı, faydalı izler bırakmak istemiyoruz? Hangimiz zamanla yarışa istekli değiliz? Aramızda öyleleri varsa, gerçekten kayıptadırlar. Bazen güvendiğimiz dağlara kar yağar, bilirsiniz. Çünkü bütün bilgelerimiz; "Adama dayanma ölür, duvara dayanma yıkılır." derler.
O halde, ayakta kalabilmek, kendimiz olabilmek, yarınlara bizden bir ses, bir soluk bırakmak için ne yapmalıyız mı, diyeceksiniz? Basit. Zamanın değerini iyi anlayın, kavrayın derim. Bugünün işini yarına bırakmadığımız an, dünyaya gelişimizin, getirilişimizin anlamına varır, başarıdan başarıya koşarız. Bilirsiniz; başarmak için, zamanla yarışmak gerekiyor. Uygar ülkeler böyle yapıyorlar ve başarıyorlar. Niçin onlar gibi olmayalım?
Zaman bir su gibidir, durmaksızın akar, gider. Kaynağından akan suyu, geri çevirmek ne mümkün! Bu yüzden, suyun tatlı sesine kapılmamalı, üstelik onun hakimi olmalıyız.
Yanılıyor muyum?
Yorumlar
Yorumları Göster Yorumları Gizle