Mustafa Kemal Atatürk - Nutuk/10. bölüm/Ethem Bey ve kardeşleri zaman kazanmak için bizi iğfale çalışıyorlardı
Hakikatte mesele hallolunmamıştı. Vereceğim izâhâttan anlaşılacaktır ki Ethem Bey ve kardeşleri, zaman kazanmak için bizi iğfale çalışıyorlardı. Maksatları, mümkün olabildiği kadar yeniden kuvvet celp ve cem’ etmek ve Düzce’de bulunan Sarı Efe kuvvetlerini ve Lefke’de bulunan Gökbayrak taburunu kendine iltihak ettirmek ve Demirci Mehmet Efe’nin de kendisiyle beraber isyanını temîn etmek, bir taraftan da cephe kumandanlarını ıskat ve ordu zâbitânının ve efrâdının kendilerine mukabele etmemeleri için propagandaya fırsat bulmak istiyorlardı. Fi’l-hakika, Simav ve Havalisi Kumandanı, Simav’a gitmek üzere Kütahya’dan geçerken, Ethem ve Tevfik Beyler tarafından celp olunarak kendi emirleri altında ve gösterecekleri mahalde istihdam edilmek üzere Kütahya’da kalması emrolunmuştur. Bu emirlerinin teyidi lüzumunu da 10 Kânunuevvel 336’da Cephe Kumandanlığı’ndan temenni etmişlerdir. Görülüyor ki her şey hallolundu, denildiği halde mebdedeki adem-i itaat, aynen muhafaza edilmekte idi.
Ethem Bey, Konya, Ankara, Haymana dahil, her tarafa ellerinde hususî şifreler bulunan, irtibat zâbiti unvanıyla, birtakım memurlar göndererek yeniden silâh ve hayvan tedârikine başladı. Bunlara verdikleri vazife ve hükümet memurlarına yaptıkları tebliğler hakkında bir fikir edinmek üzere meselâ: 7 Kânunuevvel 336’da Ankara şimalinde Kalecik Kaymakamı’na yazdığı tezkereyi aynen okuyayım:
Kuvâ-yı Seyyare müfreze kumandanlarından olup zîrde künyesi muharrer İsmail Ağa, kaza-yı vâlâları dahilinde Kuvâ-yı Seyyare ’ye mensup olup mezun ve gayr-i mezun mücahidîn ile yeniden silâh ve hayvan tedârikiyle, iltihak edecek vatanperverleri alıp getirmek vazifesiyle memuren Kalecik’e i’zâm kılınmıştır. Kendisine her türlü teshîlât ve muâvenât-ı lâzime-i vataniyenin ifasını ricâ eylerim efendim.
Ethem
Garp Cephesi Kumandanı, Kuvâ-yı Seyyare Kumandanlığı’ndan mevcut cephane miktarını ve son Gördes muharebesinde ne miktar topçu cephanesi sarf edildiğini sorması üzerine, Kuvâ-yı Seyyare Kumandan Vekili Tevfik imzasıyla 11 Kânunuevvel 336’da “... Bu yazışınızdan bize emniyet etmediğinizi anlıyorum. Cephane ne yenir, ne içilir, ancak düşmana atılır. Bu emniyet meselesi vârid-i hâtır ise, cephane göndermeyebilirsiniz.” tarzında cevap verilmekte idi.
Efendiler, burada ufak bir noktaya dikkatinizi celp edeyim. Görüyorsunuz ki Ethem Bey, cephede ve kuvvetinin başında olduğu halde Tevfik Bey yine vekil sıfatıyla muhabere ve muamelede bulunuyor. Aynı kuvvet üzerinde, aynı salâhiyette iki kumandan...
Cephe Kumandanı, 13 tarihinde sorulan sual ve alınan cevap suretlerini berâ-yı ma’lumât bana göndermişti. Hükümetçe, miftâhı olmayan şifreler ve hususî şifreler istimâli umumiyetle men’ edilmişti. Halbuki Ethem Bey’in hususî memurları ve mebuslardan bazı arkadaşları, bu memnuiyete riayet etmeksizin, şifre muhhaberâtına devam etmekte idiler. bi’t-tabi bunlara mümânaat edildi. Bunun üzerine, Ethem Bey, İsmet Paşa’ya 13/14 Kânunuevvel 336 tarihli bir mürâcaatıyla “bazı ihtiyâcât ve sâire hakkında Ankara ve Eskişehir Kuvâ-yı Seyyare irtibat zâbitlerine verilen telgrafların tevkif edilmekte olduğu anlaşılmıştır. Muhhaberâtımızın men’ edilmesi veya müşkilâta uğratılması suretiyle vâki muamelenin lütfen izâlesini ricâ ederim” diyordu. Halbuki irtibat zâbitlerinin açık muhabereleri men’ edilmemişti. Men’ edilen hususî şifre muhaberesi idi. Bilhassa Ethem Bey’in bahsettiği Ankara ve Eskişehir’deki zâbitlerin hiçbir muhabereleri men’ edilmiş ve bu zâbitler tarafından Ethem Bey’e şikâyet vâki olmuş değildi. O günlerde Eskişehir’de keşîde ettirilmeyen bir hususî şifre vardı. Fakat o, kumandan ve mebus diye imza atan Ethem Bey’in bir arkadaşının şifresi idi. Onun için İsmet Paşa, Ethem Bey’e verdiği cevapta, bu husustaki muhbirin kim olduğunun iş’ârını talep etmişti.
Yorumlar
Yorumları Göster Yorumları Gizle