Eklendi: Görüntülendi: 885
La Casa De Papel’den Hayatınıza Katabileceğiniz 6 Bakış Açısı
Bugünlerde uzayda yaşamıyorsanız kulaklarınız mutlaka aşinadır. Soygun teması daha önce işlenen bir tema olmasına rağmen La Casa De Papel’i farklı kılan bu temayı işleyiş biçiminin derinliğiyle büyük resmi farklı perspektiflerden ele alarak değişik bakış açılarını muhteşem yansıtması.
Aksiyondan suça, dramdan gerilime kadar malzeme açısından oldukça zengin bir dizi olmasından dolayı tüketmesi de bir o kadar keyifli. Detaylı incelendiğindeyse herkesin kendi hayatında sorgulaması gereken bazı noktalara büyüteç tutuyor.
Hadi o noktalara odaklanalım:
...
1) Her şey salt siyah ya da salt beyaz değildir.
Yüzde yüzlük bir oranı ancak matematik dersinde bir kağıt üzerinde yakalayabilirsiniz, hayatta çoğu zaman geçerliliği yoktur. Konudan çok sapmadan Yin-Yang felsefesine bağlayacak olursak zıt kutuplar az oranda da olsa karşıtını kendi içinde bulundurur; savunmanın, saldırmayı barındırması gibi.
Diziye dönecek olursak; bazen eylemleriniz sonucu ortaya çıkan netice, harekete geçiren amaçla zıt düşebilir. Tıpkı dizide işlenen organize bir suçun, Profesör tarafından şu şekilde açıklanması gibi: “…Biz, kimsenin parasını çalmıyoruz. Hatta bizi sevecekler. Bu, çok önemli. Halkın bizden yana olması şart. İnsanların gözünde kahraman olacağız ama dikkat edin; çünkü bir damla kan aktığında, yani tek bir kurban olursa, Robin Hood olamayız.”
...
2) Düşülen en büyük tuzaklardan biri ön yargıdır.
Dizinin kahramanları; Profesör, Berlin, Tokyo, Rio, Denver, Moskova, Oslo, Helsinki ve Nairobi’den söz edecek olursak her biriyle ilgili fikirler bölümler ilerledikçe ve hikayelerini öğrendikçe değişiyor. Bir önceki bölümde hak verdiğini bir sonraki bölümde yerden yere vurmak istiyorsun ya da öfkelendiğin bir karaktere şefkat beslerken buluyorsun kendini. Özetle ön yargılar potansiyel ön-yanılgılardır. İlk etapta verdiğiniz hükümleri direkt tükenmez kalemle yazmayın ki üzerini çizmek zorunda kalmayasınız, arkası silgili kurşun kalemler de iş görecektir.
...
3) Vakit nakittir ve büyük hedefler uzun hazırlık süresi gerektirir.
Kendini çok uzun süredir bu soyguna hazırlayan Profesör’ün, ekibi de uzun bir hazırlık sürecine soktuğuna şahit oluyoruz. Aynı zamanda zamanın ve zamanlamanın önemine yapılan vurgularla da sık sık karşılaşıyoruz.
Hayatta da zamanı her defasında hesaba katmak lazım. Zaman tek yönlü bir şekilde ileriye doğru akıyor ve geriye alma şansımız yok. Bu nedenle değiştirebileceğiniz tek zaman şu an ve bu çok değerli bir lütuf. Bir hedefiniz varsa ihtiyacınız olan zamanı iyi ayarlayın; geç başlamak veya erken kalkışmak kimsenin karşılaşmak istemeyeceği sonuçlar.
...
4) Ufak da olsa her detay kurgulanmaya değerdir.
İlk bölümden itibaren Profesör’ün her ihtimali ince ince düşünerek planını buna göre şekillendirdiğine şahit oluyoruz. Sayısız sahnede, “Ay şimdi yakalandılar!” derken “Yok yok, bunu da hesaba katmışlar.” dedik.
Bunu kendi hayatımıza uyarladığımızda kaba-taslak planlardan ölçekli yol haritalarına geçmenin bazen kritik oranda kurtarıcı olabileceğini söylemek yanlış olmaz.
5) En büyük hesaplaşma kendinizle olandır.
Yer yer dizide karakterlerin kendi içerisinde verdiği savaşlara ve kendileriyle hesaplaşmalarına şahit olmak diziyi zenginleştiren bir başka detay.
Gün içerisinde veya uyumadan hemen önce, kısa süreliğine de olsa yaptıklarınız için yapacaklarınız için kendinizi sorgulayın hatta kendinize hesap verin. Kendinizle olan iletişiminiz başkalarıyla kurduğunuz iletişimde ve hatta hayatla olan ilişkinizde rol oynayan en önemli etken.
...
6) Hayatta her zaman her şey planlandığı gibi gitmez.
Profesör; beş ay boyunca ekibiyle beraber kendini kapatıyor, tüm ihtimaller üzerinde düşünüyor, kendi değerlendirmesine göre teoride kusursuz planı meydana getiriyor. Zaman dolduğunda ve plan pratiğe döküldüğünde her şey kılçıksız ilerlemiyor.
Tekrar size dönelim; siz hazırsınız, plan hazır peki ya kontrol edemeyeceğiniz diğer koşullar? Her zaman her şeyin planlandığı gibi gitmeyeceği sonucunu aklınızın bir köşesinde bulundurmakta fayda var. Ayrıca unutmamak gerekir ki bir şeylerin kafanızda planladığınız gibi gitmemesi her zaman başarısızlık anlamına gelmez. Doğudan eseceğini düşündüğünüz rüzgar batıdan esiyorsa sizin de ona göre kendinizi entegre etmeniz mümkün.
Kaynak : Ceotudent
Yorumlar
Yorumları Göster Yorumları Gizle