Karaciğer yağlanması istemeyen sonuçlar doğurabiliyor
Merhabalar sevgili okurlar.
Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşım karnının sağ üst tarafındaki şiddetli ağrı nedeniyle bir gastroenteroloji uzmanına başvurdu. Yapılan çeşitli tetkiklerin ardından arkadaşımın karaciğerinde yağlanma olduğu tespit edildi. Ben de merak edip konuyu biraz araştırdım.
Karaciğer vücudumuzun ikinci en büyük organı. Bu önemli organ, yediğimiz ve içtiğimiz her şeyin işlenmesi ve zararlı maddelerin kanda filtrelenmesini de içeren çok önemli işlemlerden sorumlu.
Normal şartlarda karaciğerde az miktarda yağ bulunuyor. Karaciğerde gereğinden fazla yağ birikmesi Hepatik Steatoz’a, yani karaciğer yağlanmasına neden oluyor. Karaciğer yağlanması nedenine göre iki genel türe ayrılıyor.:
-Çok fazla alkol tüketen kişilerde gelişen alkole bağlı karaciğer yağlanması (Alcoholic Fatty Liver Disease-AFLD)
-Alkol kullanmayan ya da çok az kullanan bireylerde gelişen karaciğer yağlanması (Nonalcoholic Fatty Liver Disease-NAFLD)
Karaciğer yağlanması, vücudun çok fazla yağ ürettiği ya da ürettiği yağı yeterince etkili bir şekilde metabolize edemediği (sindiremediği) durumlarda gelişiyor. Üretilen ya da metabolize edilemeyen fazla yağlar ise karaciğer hücrelerinde depolanıyor ve karaciğer hastalıklarına neden oluyor.
T.C. Sağlık Bakanlığı Marmara Üniversitesi’nde görevli Prof. Dr. Yusuf Yılmaz karaciğer yağlanması hastalığının iki tipinin bulunduğunu söylüyor:
Bunlardan, basit yağlanma olarak adlandırılan ilkinde, karaciğerde anormal yağ birikimi bulunmasına karşın karaciğer hücrelerinde iltihaplanma ve şişme görülmüyor. Karaciğer yağlanmasına iltihaplanma da eşlik ediyorsa bu hastalığa NASH deniliyor. Neyse ki tüm karaciğer yağlanmalarının büyük çoğunluğu (%80-90) basit yağlanmalar arasında yer alıyor.
NASH, sinsi seyreden bir hastalık. Hastalar, genellikle, ileri evre siroz oluşuncaya kadar hastalıklarının farkına varmıyorlar. Belirti vermemesi ise hastalığın önemsenmemesine yol açıyor. Şişmanlık, tip 2 diyabet ve insülin direnci ile yakından ilişkili olan NASH; çoğu durumda, yüksek şekerli ve yüksek yağlı beslenme ile hareketsiz yaşamdan kaynaklanıyor.
Prof. Yılmaz, Türkiye’deki erişkinlerin %32’sinin şişman olduğunu ve Avrupa kıtasının en obez ülkesi sayıldığımızı söylüyor. Tip 2 diyabet hastalığı sıklığının ülkemizde çok yüksek olduğuna da (%20) değinen Dr. Yusuf Yılmaz, karaciğer yağlanması sıklığında dünyada en üst sıralarda yer aldığımızı ifade ediyor.
Türkiye’de dört milyon NASH hastası bulunduğu ve 150 bin kişide NASH’a bağlı siroz gelişmiş olduğu tahmin ediliyor. Her dört kişiden biri ise karaciğer yağlanmasından mustarip. Ultrasonda karaciğer yağlanması görülen her beş hastanın dördünün karaciğer kan testleri normal. Karaciğer yağlanması görülen her beş hastadan ve Tip 2 diyabeti olan her üç kişiden birinde NASH tespit ediliyor. NASH hastalarının yaklaşık %80’inde obezite, %70’inde metabolik sendrom, %50’sinde de Tip 2 diyabet mevcut. Obezitesi olanların %85’inde, Tip 2 diyabeti olanların %65’inde, metabolik sendromu olanların %50’sinde karaciğer yağlanması var.
Prof. Yusuf Yılmaz’a göre NASH’i ortadan kaldırabilmek için bir yıllık süre içinde vücut ağırlığının en az %7’si kadar kilo verilmesi gerekiyor. Prof. Yılmaz; yağ alımını azaltmamızı, porsiyonlarımızı kontrol altında tutmamızı, atıştırmalıklardan kaçınmamızı ya da doğru atıştırmalıklar seçmemizi öneriyor. Midemizin beynimize tokluk mesajı gönderme süresinin yemeğe başlamamızdan itibaren 20 dakika olduğuna değinen Prof. Yusuf Yılmaz, hızlı yemek yemenin aşırı yemeye neden olduğunu ifade ediyor.
“Sigarayı bırakın, alkolden uzak durun, kahve için ve yapabildiğiniz kadar -ancak kendinizi aşısı zorlamadan- egzersiz yapın ve uyku düzeninizi koruyun.” diyen Prof. Yılmaz bunların sağlıklı yaşamın en önemli şartları olduğunu söylüyor.
Ben kendi adıma Prof. Yılmaz’ın önerilerine harfiyen uymaya kararlıyım. Sağlıklı yaşamak isteyen herkesi de bu önerilere kulak vermeye davet ediyorum.
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz günler dileği ile…
Kaynak: hurriyet.com.tr
Yorumlar
Yorumları Göster Yorumları Gizle