Eklendi: 05 Mayıs 2019, 21.08 Görüntülendi: 2120 İstanbul'u anlamak için görülmesi gereken 10 mekan Sırbistan seferinden dönen Osmanlı Sultanı Kanuni Sultan Süleyman bölgeye bu adı vermiştir. Osmanlı döneminde, şehrin su ihtiyacının önemli bir kısmı bu orman ve çevresinden karşılanırdı. 1719 yılında yapılan Büyük Bent ile 1722 yılında tamamlanan Topuzlu Bendi'nin ardından inşa edilen Valide, II. Mahmud, Kömürcü ve Kirazlı bentleri ormanın su toplama yerleridir. Kirazlı ve Karanlık bentleri günümüzde kullanılmaktadır. 2 20 Belgrad Ormanı, kışın yaprak döken çok sayıda ağaç ve bitki türünün oluşturduğu, yapraklı bir ormandır. Ormanda ilk sırayı meşe ağaçları almaktadır. Daha sonra doğu kayını, gürgen ve Anadolu kestanesi gelir. Belgrad Ormanı'nda 71 çeşit kuş ve 18 çeşit memeli yaşamaktadır. Alınan koruyucu önlemler sayesinde yaban yaşamı devam etmektedir. Günümüzde orman 13 hektarlık bir alana sahiptir. 1521 yılında eski Ayvat köyü yakınına kurulmuştur. Belgrad Ormanı, koruma statüsünü 16. yüzyılda kazanmış ve bu durum günümüze kadar devam etmiştir. 3 20 Panorama 1453 Tarih Müzesi gezisi Fethin hikayesi burada yaşanır. Fethi gözünüzde canlandırın, siz de yaşayın. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan ve yaklaşık 2,5 yılda tamamlanan Panorama 1453 Tarih Müzesi Topkapı Kültür Parkı'nda bulunmaktadır. Dünyadaki panorama müzeleri arasında tek kubbeli yapı olma özelliğine sahiptir. Müze, 120 metre boyunda, 40 metre çapında ve 12 metre yüksekliğindeki üç boyutlu panoramik resimden oluşmaktadır. 360 derece olarak tasarlanan Panorama 1453 Tarih Müzesi, mehter marşı ve savaş sesleriyle seyredilen fetih panoramasıyla , İstanbul'un fethinin temsilen yaşandığı görkemli bir seyirlik yeridir. 4 20 Haliç gezisi Haliç, çevresindeki camiler, kiliseler, müzelerle bir rüyalar semtidir. Dünyanın en güvenli doğal limanlarından biri olan Haliç, tarih boyunca bolluğun ve bereketin simgesi olmuştur. Yüzyıllar boyunca İstanbul'un gelişmesine kentin coğrafi konumu dışında, doğal liman olan Haliç'in de etkisi olmuştur. Burası, Alibeyköy yönünde yumuşak kıvrımla eğilen 4. Coğrafi yüzyılda oluşmuş bir körfezdir. Kentin karasına sokulan 8 km uzunluğundaki Haliç, tarihi yarımada ile Pera platolarını birbirinden ayıran Sarayburnu ile Tophane arasında yer almaktadır. Avrupa yakasını ikiye ayıran limanın en geniş yeri, Boğaz tarafındaki girişidir. Bu iç suyolunun içerideki en geniş noktası ise Kasımpaşa ile Cibali arasındadır. Bu bölgede Haliç 700 metrelik bir genişliğe ulaşmaktadır. 5 20 Kız Kulesi gezisi İçinden deniz geçen sayılı dünya kentlerinden olan İstanbul'un Anadolu yakasında, Üsküdar ilçesinin Salacak açıklarında küçük bir ada üzerine inşa edilmiş tarihi bir kuledir. Bizans döneminde inşa edilen bu efsanevi kule, gümrük istasyonu olarak kullanılmıştır. Kulenin temelleri ve alt katların önemli bölümleri Fatih dönemine aittir. Kuleyle ilgili efsanelerden biri, mitolojik kahraman Leandros'un, sevgilisi Hero'ya kavuşmak için Boğaz'ı yüzerek geçerken boğulduğu yere bir anı olarak yapıldığını söyler. Kuleyle ilgili anlatılan bir başka efsane de, Üsküdar tekfurunun, kızını bir Anadolu kahramanı olan Battal Gazi'nin kaçırmasına ve kızının bir yılan tarafından sokularak öldürüleceği söylentisine karşı önlem olarak buraya kapattığıdır. 6 20 Çevresi madalyon halindeki mermer levhalarla kaplı kulede, buraya son şeklini veren Sultan II. Mahmud'un 1832 tarihli bir tuğrası bulunmaktadır. 18 metre yüksekliğindeki kulenin yanında her üç saniyede bir yanan bir deniz feneri Boğaz'ın Marmara'dan Karadeniz'e doğru yönünü işaretlemektedir. 2000 yılında restore edilen Kız Kulesi, günümüzde İstanbul'un tarih sahnesindeki önemli mekanlarından biri olarak varlığını sürdürmektedir. İstanbul'a gelen turistlerin deniz ulaşımıyla gidebildikleri kule, restoranıyla da ziyaretçilerin merakını uyandırmaktadır. 7 20 Miniatürk gezisi Miniatürk ya da Minyatür Türkiye Park, Türkiye'deli çeşitli yapıtların maketlerinin sergilendiği 60.000 metrekarelik alanıyla dünyadaki en büyük minyatür parktır. Miniatürk, Haliç'te bir açık hava müzesi olarak kurulmuştur. Eski bir park alanına kurulan mekan, 2 Mayıs 2003 tarihinde ziyarete açılmıştır. Park, girişten daha alçak bir konuma yerleştirilmiştir. Böylece giriş, yüksek bir platform olarak tüm parkı üstten gözlemleme olanağı vermektedir. Bir rampa yardımıyla giriş platformundan yapıtların sergilendiği parka geçilmektedir. Miniatürk'te binlerce tarihi eser arasından, bilinirliğine, dönemini temsil yeteneğine göre Türkiye ve Osmanlı coğrafyasından seçilen 61 eser İstanbul'dan, 58 eser Anadolu'dan ve 12 eser bugün Türkiye sınırları dışında kalan Osmanlı coğrafyasından olmak üzere 131 mimari eserin, 1/25 oranına küçültülmüş minyatür modellerine yer verilmiştir. 8 20 Bunun yanında parkın girişe göre sol üst bölümünde, dünyaca ünlü birkaç yapıya da yer verilmiştir. Günümüzde artık ayakta olmayan dünyanın yedi harikası arasında sayılan Artemis Tapınağı, Halikarnas Mozolesi gibi bazı yapılar o günkü görünümlerine göre yapılmışlardır. Parkın içinde mekana ayrı bir atmosfer katan suyolları ve göletler de yer almaktadır. Yürüyüş yoluna sahip olan park, ziyaretçilerin kolayca gezmelerine olanak sağlamaktadır. Yolu takip ederken bir göletin ve ardından gelen bir amfiteatrın üzerinden Boğaziçi Köprüsü yardımıyla geçilmektedir. 9 20 Rumeli Kavağı Karadeniz'in ağzında, İstanbul'a en uzak sahil köyüdür. Karadeniz'den Marmara Denizi'ne geçerken İstanbul Boğazı'nın en kuzeyinde, Sarıyer ilçesine bağlıdır. Rumeli Kavağı'nda bulunan kayalıklara Osmanlı döneminde Kanlı Kayalar, Kocataş, Körtaş, Kızılkaya, Mavikaya da denirdi. IV. Murad döneminde İstanbul'a Karadeniz'den gelecek tehlikelere karşı askeri amaçlı ileri bir karakol ve kontrol vazifesi gören kavak, Osmanlı dilinde kontrol noktası anlamını içermektedir. Antik Bizans döneminde, burada Lason'un yaptırdığı Kybele ve Serapis tapınakları bulunmaktaydı. Bu dönemde Rumelikavağı'nın adı Symplegades (öreke) kayalıkları olarak geçmektedir. Kayalıkların en büyüğünün tepesine dikilen Pompeus sütunu, o dönemde gemizilere yön tayini verirdi. Bizans İmparatoru I. Manuel Komnenos, Rumelikavağı'na bir de manastır yaptırmıştı. Günümüzde Rumeli Kavağı balığı, midyesi, inciri ve restoranlarıyla ünlü bir semttir. 10 20 Anadolu Kavağı Anadolu Kavağı bütün özellikleriyle hala bir balıkçı köyüdür. Avrupa yakasındaki Rumelikavağı'nın karşısında, Beyoz ilçesine bağlı bir semt olan Anadolu Kavağı, Boğaz'ın Karadeniz'e ulaştığı yayvan bir koydur. İki yakadaki (Anadolu- Rumeli) fener, Karadeniz'den gelen gemilere kılavuzluk etmek için dikilmiştir ve bu fenerlerin ışığı 20 mil uzaktan seçilebilmektedir. Köydeki kalelerin en büyüğü, Bizans döneminden kalan ve müjde anlamına gelen Yoros Kalesi'dir. Bu kale, 500 m. uzunluğu ve 60-130 metre arasında değişen genişliğiyle kentin en büyük kalesidir. 1833 yılında Kont Orlof'la imzalanan anlaşmanın yapıldığı Hünkar İskelesi ya da Umuryeri köyünün eski adı Argironyondur; burada bir cüzam hastanesi olduğu da söylenmektedir. Siyah inciri, sarı kirazı ve armuduyla ünlü Anadolu Kavağı'nın midyesi de oldukça lezzetlidir. 11 20 Yalıları keşif Yalılar, Boğaziçi'nin kıyılarına inci gibi dizilmiş Osmanlı sivil mimarisinin seçkin eserlerindendir. Bizans döneminde Boğaziçi'nde yerleşim yoktu. Boğaz yaşamı Osmanlıların yalı kültürüyle başlamıştır. Yalılar, yüzyıllardır var olan bir kültürle yaşama sanatına biçim İstanbul'un denizle buluştuğu yerde, Boğaziçi'nde yalı yaşamına dönüşmüştür. Boğaziçi üzerinde kurulu köylere doğru sayfiye yaşamı başlamıştır. Hasbahçeler, av ve gezi alanları, sahil, saraylar, geleneksel ahşap mimari eserler Boğaziçi'nde özel bir yapı sanatı geliştirmiştir. Boğaziçi, yalının ön bahçesidir. Yalı deniz üstüne kurulu bir kaptan köşkü gibi durur. Yalıda yaşanan kültürün temel unsurlarından olan din, baştan itibaren yapının mimarisini etkilemiştir. 12 20 Eski yalılarda harem ve selamlık ayrı çatılar altındadır. Harem hamamdan ayrı, ancak burayla bağlantılıdır. Mutfak ve erkek çalışanların odaları tamamen bağımsızdır. O dönem yapılarında 1792'de tamamlanan Zarif Mustafa Paşa Yalısı'nın sadece selamlığı günümüze kadar gelebilmiştir. 1703'te Lale Devri'yle Osmanlı başkentinde lüks tüketimi doruğa varınca Boğaziçi'nin tüm sahili kasırlar ve saraylarla dolmuştur. 1783'te yapılan Sadullah Paşa Yalısı, bugün Çengelköy'de dönemin en görkemli örneklerinden biri olarak ayakta durmaktadır. Günümüzde ayakta kalabilen yalıların çoğu, I. Dünya Savaşı'na kadar süren dönemde yapılmıştır. 13 20 Galata Kulesi’nden bakış İstanbul bir kentten çok sanki bir ülkedir. Galata Kulesi'nden bakarken böyle düşünebilirsiniz. İstanbul'un Galata semtinde bulunan kule, kentin en önemli sembollerinden biridir. 528 yılında Bizans İmparatoru İustiniaonus'un hükümdarlığı sırasında inşa edilmiştir. Galata Kulesi, 1384 yılında Galata denen Ceneviz kolonisinin surları arasındaki en yüksek noktaya yapılmıştır. Limanı ve şehri gözetlemek amacıyla kurulan kule, asırlarca kullanılmıştır. Duvar kalınlığı 3,75 metre olan Galata Kulesi, bodrumuyla birlikte 61 metre yüksekliğinde ve 12 katlıdır. 14 20 Galata Kulesi, 13. yüzyılda Cenevizliler tarafından kullanılmıştır, adı da İsa Kulesi olarak belirlenmiştir. Bizans döneminde ise kulenin adı Büyük Burç (Megalos Pyrgos) olarak değiştirilmiştir. Hezarfen Ahmed Çelebi'nin, kendi yaptığı kanatlarla kuleden atlayarak, Üsküdar Doğancılar'a kadar uçma girişimini buradan gerçekleştirdiğini, bu olayı, insanlık tarihinin ilk başarılı uçuş deneyimi olarak niteleyenler mevcuttur. 15 20 Zaman zaman gözlem için kullanılan kulede ayrıca yangınları gözlemek için 1714'te faaliyete geçen Osmanlı Yangın Söndürme Teşkilatı kurulmuştur. Galata Kulesi'nden İstanbul Boğazı, Haliç ve şehrin tümü panoramik olarak izlenebilmektedir. Günümüzde asansör yardımıyla kulenin yedinci katına kadar çıkılabilmektedir. Kulenin üst iki katı restoran ve gece kulübü olarak organize edilmiştir. 16 20 Çırağan Sarayı Beşiktaş ve Ortaköy sahilleri arasındadır. 17. Yüzyılda Kazancıoğlu bahçeleri olarak bilinen bölgede, Sultan III. Ahmed'in kızıyla evlenen Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, buradaki ilk yalıyı eşi Fatma Sultan için yaptırmıştır. Boğaziçi yerleşmesi temelde Osmanlı döneminde başlamıştır. Bizans döneminde Boğaz kıyılarında sadece manastırlar bulunurdu. Meşale şenliklerinin düzenlediği bu alan, Farsçada ''ışık'' anlamına gelen ''Çırağan'' olarak adlandırılmıştır. Sultan II. Mahmud 1834'te buradaki yalıyı yıktırarak, 40 sütunlu klasik bir saray inşa ettirmiştir. 1857'de ilk sarayı yıktıran Sultan Abdülmecid'in 1863'te ölmesiyle inşaat yarım kalmış, Sultan Abdülaziz zamanında, 1871'de tamamlanabilmiştir. Çırağan Sarayı, İstanbul'un ilk sahil saraylarından biridir. Sultan Abdülaziz, dünyanın çeşitli terlerinde getirilen nadide mermer, sedef ve diğer inşaat malzemeleriyle yapılan saray 1876'da terk ederek Dolmabahçe Sarayı'na yerleşmiştir. 17 20 14 Kasım 1909'da parlamento binası olarak kullanılmaya başlana sarayda, II. Abdülhamid'in sanat koleksiyonu ile Rembrandt ve Ayvazovski'nin eserleri yer almaktadır. 20 Ocak 1910'da çıkan bir yangında çok değerli antikalar ile II. Abdülhamid'in özel koleksiyonu ve IV. Murad Kütüphanesi kül olmuştur. Çırağan, ayrıca I. Dünya Savaşı sırasında Fransız istihkam kıtası tarafından kışla olarak kullanılmıştır. 1946 yılında sarayın bodrum katında bulunan Mevlevi dervişlerine ait mezarlar, altın arayan Fransız subaylar tarafından kazılarak tahrip edilmiştir. 1990 yılında otel binası inşa edilmiş ve 1992 yılında ise saray yenilenmiştir. Bugün Çırağan Sarayı, çeşitli sosyal ve resmi aktivitelere ev sahipliği yapmaktadır. 18 20 Ramazan'a özel: Hırka-i Şerif Topkapı Sarayı Kutsal Emanetler Dairesi İslam kutsiyetinin önemli anılarını barındırır. İslamiyet'in kutsal emanetleri arasında sayılan Peygamber Muhammed Mustafa'nın hırkasıdır. İstanbul'da iki yerde bulunmaktadır. Biri Topkapı Sarayı'nda, Hırka-i Saadet Dairesi'ndedir. Bu daire, Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferi sırasında bu yöreden toplanıp getirilen İslamiyet'in kutsal emanetlerini kapsamaktadır. Burası aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu'nun siyasi yapılanması içinde İslamiyet'in koruyucu rolünü sergilemektedir. Hırka- i Saadet veya Bürde-i Saadet adıyla anılmakta ve halifelik alametlerinden sayılmaktadır. 19 20 Diğer hırka ise, Veysel Karani'ye verilen ve miras yoluyla günümüze kadar gelerek Hırka-i Şerif Cami'nde korunanıdır. Bu cami, Fatih ilçesindeki Fevzipaşa Caddesi'nden aşağıya inince, Hırka-i Şerif Caddesi'nin bitişinde, Keçeciler Caddesi üzerinde yer almaktadır. Hırka-i Şerif, her yıl ramazan ayının on beşinci gününden kadir gecesine kadar öğlen ve ikindi namazları arasında ziyarete açılmaktadır. 20 20 Cami, 1851 yılında, Sultan Abdülmecid tarafından yaptırılmıştır. I. Abdülmecid tarafından yaptırılmıştır. I. Abdülhamid ise 1780 yılında caminin kuzeyindeki avlu üzerinde bulunan ufak kâgir bölümü inşa ettirmiştir. II. Mahmud döneminde, 1812 yılında Hırka-i Şerif odası yenilenmiştir. Sekiz parçadan oluşan Hırka-i Şerif, genç develerin boğazlarının altındaki tüylerden dokunmuştur. 120 santimetre uzunluğundadır. Topkapı Sarayı'ndaki hırka altın, camideki ise cam kapaklı gümüş bir sandık içerisinde saklanmaktadır. 0 MELİH BALLI Kayıt Tarihi: 16 Nisan 2019 Makaleni beğendinizmi? Sosyal medyada takip edin! Yorumlar Yorumları Göster Yorumları Gizle Küfür, hakaret, rencide edici ve büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmayacaktır. Cancel reply Gönder
Yorumlar
Yorumları Göster Yorumları Gizle