Independent gazetesinin sinema yazarları Helen O’Hara ve Patrick Smith, izolasyon günleri için 42 film…
Corona virüs salgını nedeniyle tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de riski azaltmak için pek çok kişi kendini evde izole ediyor. Evde en iyi zaman geçirme yöntemlerinden birinin film seyretmek olduğu düşünülünce akla “Hangi filmler?” sorusu geliyor. Independent gazetesinin sinema yazarları Helen O’Hara ve Patrick Smith, izolasyon günleri için 42 film önerisinde bulundu Bizlerde sizler için bu filmlerin konularını ve listesini hazırladık.
İşte Corona günlerinde evde seyredilebilecek en iyi 42 film:
Raiders of the Lost Ark (1981) Kutsal Hazine Avcıları
Kutsal Hazine Avcıları George Lucas’ın yapımcılığında Steven Spielberg tarafından yönetilen 1981 yapımı macera ve aksiyon filmidir. Başrolde Harrison Ford yer almıştır. Indiana Jones serisi’nin ilk filmidir.
The Wings of the Dove (1997) Güvercinin Kanatları
Zengin teyzesiyle birlikte yasayan Kate Croy orta siniftan gazeteci Merton Densher’la gizli sakli bir iliski yürütmektedir. Olayi farkeden teyzesi ya param ya o diyerek durumu acikca ortaya koyar. Ne paradan ne de sevgiliden vazgeçebilen Kate çareyi sinsice kurdugu planlarla bulmaya çalisir. Sans eseri tanistigi zengin Amerikali zengin genç bayan Milly Theale’le güzel bir arkadaslik kurar. Fakat bu güzel genç bayanin bir problemi vardir, ölümcül hastaligi onu daha fazla yasatmayacaktir. Milly’nin Merton’a olan ilgisini farkeden akilli Kate hemen herkesi mutlu edecegine inandigi bir plan yapar. Merton Milly’e ilgi gösterecek ve Milly öldügünde parasina konacak ve Merton ile Kate evlenecek ve sonsuza kadar mutlu olacaklardir. Milly ile Venedik’e giden Kate, plani geregi Merton’i hemen Venedik’e cagirir. Tabii Merton’un bu plandan haberi yoktur ancak Milly’nin hasta oldugunu ögrendiginde davayi çakmistir. Tabii Merton’a umutsuzca asik olan Milly de ölümünden az bir süre önce Kate’in planini anlar. Kate’in Merton’la Milly’i basbasa birakmak amaciya Venedik’ten Londra’ya dönmüstür. Merton aşık olmasa bile Milly’e karsi belki de dramatik duygularla baglanmistir. Venedik’te birkaç günü birlikte geçirirler ve Milly bu güzel günlerin sonunda ölür ve mirasini Merton’a birakir. Merton elinde miras mektubuyla Londra’ya döner. Fakat geri döndügünde artik ne Kate’i ne de mirasi kabul edecek durumda degildir. Bu plandan hiç hoslanmadigini Kate’a ima ederek ondan ayrilir.
Spirited Away (2001) Ruhların Kaçışı
Ruhların Kaçışı, Japon animasyon üstadı Hayao Miyazaki’nin en değerli yapıtlarından biri. Film, küçük Chihiro ve ailesinin yeni bir kasabaya taşınmalarıyla açılır. Yolculuk esnasında yolda gördükleri bir tünele dikkat eden aile, tünelin içerisinden geçtiklerinde karşılaştıkları fantastik dünyanın içerisinde büyülenirler. Ancak bu kasabada yolunda gitmeyen bir şeyler vardır, bu büyü kısa bir zaman sonra bozulacaktır. Ailesini kaybeden küçük Chihiro, babasını kurtarmak için korku dolu bir maceraya atılacaktır.
Animasyon türünün en önemli örneklerinden biri olan film, 75. Akademi Ödülleri’nde En İyi Animasyon dalında Oscar’a; 52. Berlin Film Festivali’nde ise Altın Ayı ödülüne layık görülmüştür. Film, Japon sinema tarihinin en başarılı filmi olarak da kırılması güç bir rekoru elinde tutuyor.
Un Chien Andalou (1928) Endülüs Köpeği
Bir duyu organı olmasının yanında göz, farklı coğrafyalardan çıkan pek çok sanat eserinde atıf yapılan bir imgedir. Halk türkülerinden Salvador Dalí tablolarına, Edip Cansever’in İkinci Yeni akımı altında değerlendirilen şiirlerinden Yüzüklerin Efendisi gibi hem edebiyat hem de sinema alanında büyük başarı kazanmış birçok esere kadar önemli bir yer tutar göz. Sesin henüz tam entegre olmadığı erken döneminden beri doğrudan görme ve bakma eylemiyle ilgili bir sanat dalı olan sinemanın da bu etkinin uzağında olması beklenemez. Belgesel sinemanın ilk başyapıtlarından olan 1929 tarihli Dziga Vertov filmi Kameralı Adam (Chelovek s kino-apparatom) doğrudan görme edimi üzerine kurulmuş bir anlatı yapısına sahiptir. Vertov bu filmde, kamerasıyla Soyvetler Birliği’ndeki gündelik hayatı, çalışan makineleri, dumanı tüten bacaları kayda alan bir adamın yaptığı çekimleri sunar. Fakat kamera aygıtı aracılığıyla kaydedilen görüntülerin, bu adamın mekânlar arasında gezerken gördüğü imajlardan farkı yoktur. Yönetmenin görünene doğrudan müdahalelerden kaçınan üslubu, kameralı adam ile gören adamın arasındaki farkı sıfıra yaklaştırır. Sinemanın vazgeçilmez aygıtı olan kamerayla, insanın görme organı olan gözün işlevleri arasında güçlü bir paralellik kurulur.
Avengers (2012) Yenilmezler
SHIELD adıyla tanınan uluslararası barış örgütünün başındaki isim Nick Fury, tüm dünyanın güvenliğine karşı büyük bir tehdit oluşturan düşmanla karşı karşıya kalır. Fury, dünyayı yaklaşan bu felaketten kurtarmak için en cesur ve en ‘süper’ kahramanlardan oluşan bir ekip kurmak zorundadır…
İlki 1963’te yayınlanan ve o günden sonra çizgi roman fanatiklerinin mabedi haline gelen Marvel’ın en sevilen serilerinden olan “The Avengers”ın sinema uyarlaması olan yapımda baş rolleri de efsanevi bir kadro paylaşıyor: Robert Downey Jr., Chris Evans, Mark Ruffalo, Chris Hemsworth, Scarlett Johansson, Jeremy Renner, Tom Hiddleston, Stellan Skarsgard ve Samuel L. Jackson’ın yer aldığı süper kahramanlar filmi Yenilmezler’in senarist ve yönetmen koltuğunda ise Joss Whedon oturuyor.
Marvel’ın süper kahramanları Nick Fury, Hulk, Kaptan Amerika, Thor, Iron Man, Hawkeye ve Kara Dul’u (Black Widow) aynı karelerde göreceğimiz film bu yılın en gözde yapımları arasında.
The Shining (1980) Cinnet
Cinnet, yazar Jack Torrance’ın, kış sezonunda kapalı olan Overlook Oteli’nin bakımını üstlenerek, ailesiyle birlikte otele taşınması sonrasında gelişen metafiziksel olayları konu alır. Jack’in doğaüstü sezgilere sahip olan küçük oğlu, zamanla otelin içerisinde yalnız olmadıklarını, geçmiş ve gelecekten gelen hayaletlerle birlikte yaşadıklarını görür ve ailesini buna inandırmaya çalışır. Aile bir kar fırtınası sebebiyle dağda konuşlanan bu otelde mahsur kaldığındaysa Jack doğaüstü varlıklar tarafından ele geçirilir ve yavaş yavaş aklını kaybetmeye başlar.
Invasion of the Body Snatchers (1978) Ceset Yiyicilerin İstilası
Santa Mira, Kalifornia eyaletinin oldukça küçük ve kendi halinde bir yerleşim birimidir. Ancak bu kasabanın sakinleri etraflarındaki insanların oldukça garip tavırlar sergilemeleri konusunda sürekli olarak şikayet etmektedirler. Bir bilim insanı ve bir doktorun konu üzerinde yaptığı araştırmalar sonucunda gerçek kendini göstermek üzeredir. Başka bir gezegenden gelen istilacılar, insanların bedenlerini ele geçirmeye başlamışlardır. Artık kimin insan, kimin istilacı olduğunu anlamak pek de mümkün olmayacaktır.
The Royal Tenenbaums (2001) Tenenbaum Ailesi
Royal Tenenbaum ve karısı Etheline’nin üç çocukları vardır: Chas , Richie ve Margot. Ve Çift bir gün ayrılma kararı alır.
Oysa o güne dek; Chas çocuk sayılacak yaştayken emlak işine girmiştir ve uluslararası finans dünyasında neler olup bittiğini bilecek düzeydedir. Margot oyun yazmaktadır ve henüz dokuzuncu sınıftayken elli bin USD’lik Braveman Grant ödülünün sahibi olmuştur. Richie teniste küçükler şampiyonudur ve U.S. Nationals finallerini üç yıl üst üste kazanmıştır.
Şimdi, genç Tenenbaum’ların tüm bu parlak hayatı üzerinden ihanet, başarısızlık ve felaket dolu 20 yıl geçmiş ve herşeyin sorumlusu olarak kabul edilen kişi, genellikle ailenin babasıdır.
The Royal Tenenbaums, bir dahiler ailesinin ve bu ailenin birdenbire, umulmadık şekilde bir kış toplantısı için yeniden biraraya gelmesinin hikayesidir.
Lawrence of Arabia (1962) Arabistanlı Lawrence
Arabistanlı Lawrence, Arap İsyanı’nın başlamasında önemli bir rol oynayan İngiliz bilim adamı ve ordu casusu Thomas Edward Lawrence’ın Arabistan’daki görev sürecinde yaşananları konu alıyor. Kuzey Afrika’da genç bir teğmen olan Lawrence’ın bir teklif üzerine Arabistan’a gözlemci olarak gitmesi ve zamanla bölgede isyan çıkaran Araplara yardım etmesiyle artık, Arabistan topraklarına İngilizlerin de eli değmiş olur. Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtılan Arap halkı, İngilizlerle işbirliği içerisine girerek Osmanlı Devleti’yle çatışacağı bir savaşa sürüklenir.
Yapım, dönemin tarihinde önemli yeri olan T.E. Lawrence’ın anılarından gazeteci Jackson Bentley’in araştırmalarıyla sinemaya aktarılmıştı. Yedi dalda Oscar ödülü kazanan film, savaşı konu alan her filmde olduğu gibi büyük tartışmalara sebep olmuştur.
Bicycle Thieves (1948) Bisiklet Hırsızları
İşsiz gezen Antonio Ricci, iş bulmasından sonra bir bisiklet satın alır fakat iş için gerekli olan bisikleti, bir afişi yapıştırmaya çalıştığı sırada çalınır. Polise giden Antonio, polisten hırsızları kendilerinin aramalarını gerektiğini duyunca 10 yaşındaki oğlunu yanına alıp Roma’yı dolaşarak bisikletlerini aramaya başlar.
Farewell My Concubine (1993) Farewell My Concubine
Pekin Operası’nda karşılaşan ve sonrasında da elli yıl boyunca arkadaş kalabilen iki adamın hikayesidir anlatılan. Yer Çin. Zaman ise yirminci yüzyıl başları. O dönemde söz konusu operada yer alan sanatçılar, sokaklarda suça teşvik hayatlar yaşayan çocuklar üzerinden ya da kimsesizlerden beslenmektedir. Duan Xiaolou ve Cheng Dieyi isimli iki yakın arkadaş da bedenlerini ve seslerini kullanmayı disiplin altında öğrenerek büyümüşlerdir.
Dış görünümü ve beden yapısı uygun olan Dieyi genelde kadın rollerini üstlenirken, Xiaolou aksine irikıyım savaş beyleri rolüne alışır. Dieyi giderek yakın arkadaşına karşı bir aşk duymaya başlar. Ancak eşcinsel aşkı kabul etmeyen Xiaolou, kendisine güzel bir sokak kızı olan Juxian’ı seçer. Bu tehlikeli aşk üçkeni II. Dünya Savaşı ve Çin Kültür Devrimi’ne kadar devam edecektir. Lilian Lee’nin romanından alınan bu uyarlama, ilk başta Çin’de yasaklandıysa da uluslararası başarısının ardından, yeniden kurgulanmış kısa bir versiyonuyla çok kısa bir süre gösterimde kalmıştır.
Brazil (1985)
Günümüzden çok uzak bir gelecekte geçen film insanoğlunun distopik sonlarından birini ele alıyor. Son derece fütüristik ve karanlık bir atmosfere evrilen bu dünyada yaşayan insanlardan biri olan Sam Lowrey, sıradan bir devlet memuru. Fazlasıyla bunaldığı işinden ve teknolojinin ta kendisinden kaçmasının tek yolu ise hayal ve rüyalarına sığınmak. Rüyalarında her daim kendisini bekleyen figür, tanımasa da kurtardığı gizemli bir kadındır. Sam’i rüyalarındaki kadına yaklaştıran şey terörist olmakla suçlanan Jill Layton isimli kadın olur.
Tokyo Story (1953) Tokyo Hikayesi
Müthiş bir dönüşüm ve modernleşmenin pençesinde bölünmekte olan Japonya’dayız. Taşralı, emekli bir karı-koca, Tokyo’da yaşayan evlenmiş çocuklarını ziyarete giderler. Gençler giderek hızlanmakta olan şehir yaşamının meşguliyeti içerisinde, onlarla ilgilenmektense birbirlerine pas edip kurtulma hafifliğindedirler. Sadece savaşta ölmüş oğullarının dul gelini yaşlı çifte şefkat ve ilgi gösterir. Evlerine döndüklerinde kırgın ve kafaları karışıktır. Çocukların titreyip kendilerine gelmesi için dramatik bir olayın gerçekleşmesi gerekecektir.
Double Indemnity (1944) Çifte Tazminat
Bir sigorta şirketinde çalışan Bay Neff bir müşterisinin evine sigorta yapmak için gider ve hiç beklemediği bir anda adamın karısına aşık olur.Kadında ona aşıktır ve birlikte kocasını öldürmeleri için plan yaparlar.Bu durumda ‘çifte tazminat’ dedikleri tazminat fiyatının iki katını kazanabilip,çok mutlu olabileceklerdi ama Neff in hiç tahmin etmediği şeyler vardır.
Çıktığı zamanlar insanları derinden etkileyen Billy Wilder ın bu başyapıtı çoğu listelerde yüksek sıralara girmiştir.
Days of Heaven (1978) O Güzel Günler
Ağır sanayi işçileri Bill ve Abby güneye doğru daha iyi bir iş bulmak için yola çıkarlar. Yanlarında manevi kardeşleri saydıkları Linda da bulunmaktadır. İki kardeş olduklarını söyleyen Bill ve Abby büyük bir çiftlikte mevsimlik işçi olarak çalışmaya başlarlar. Toprak sahibinin Abby’ye olan duygularının farkında olan ve onun ölümcül bir hastalığa sahip olduğunu şans eseri öğrenen Bill, zengin olmanın yolunu bulduğunu düşünür. Gerçekten de kardeş gibi davranarak çiftlikte kalan ve ardından toprak sahibi ile evlenen Abby, bir süre sonra Bill ve eşi arasında kalmaya başlar. Abby’ye aşık olan Bill ise gün geçtikçe bu evlilikten rahatsızlık duyacak ve olmadık işlere başvuracaktır.
Citizen Kane (1941) Yurttaş Kane
Yurttaş Kane, ölen bir iş adamının ölmeden önce söylediği bir sözün sırrını açığa çıkarmaya çalışan bir muhabirin hikayesini konu ediyor. Tanınmış iş adamı Charles Foster Kane gösterişli bir hayatın barındırdığı her şeye sahiptir; bolca para, şöhret, prestij ve kadınlar… Fakat ani ölümünün ardından, ölmeden önce söylediği son söz olan “Rosebud” bir giz perdesini doğurur. Yakın çevresindeki kimsenin anlamanı bilmediği bu sözcük Kane’in ölümüne ve yaşamına dair bazı sırların varlığını işaret eder. Bu kelimenin anlamını açığa çıkarmaya çalışan gazeteci Jerry Thompson Foster’ın arkadaşları, ailesi ve iş arkadaşlarıyla röportajlar yapmaya başlar. Bu kişiler Kane hakkında hikayeler anlattıkça gazeteci puzzle’ın parçalarını birleştirmeye başlar. Usta yönetmen Orson Welles’in başyapıtı Yurttaş Kane, sinema tarihinin en önemli kilometre taşlarından biridir.
Les Enfants du Paradis (1945) Cennetin Çocukları
1827 yılında güzel Garance, pantomim sanatçısı Debureau, aktörlük yapan Frédérick ve anarşist ruhlu Lacenaire bir araya gelirler. Asıl adı Claire olan Garance, ekipteki tek kadındır. Özellikle pantomimci Debureau, Garance’a aşık olur. Garance de onunla ilgilenir gibidir; ancak Debureau bir türlü ona yüreğini açamaz. Ve kendine güveni yüksek olan Frédérick’i sessizce izler. Aktrislik yapan Nathalie, Debureau’ya aşıktır ve Garance’ın gözünden düşmesi için elinden geleni yapmak ister. Bu sırada Lacenaire bir suç işleyerek Garance’a iftira atar ve işler iyice karışır.
Rear Window (1954) Arka Pencere
Arka Pencere, komşusu ile ilgili korkunç bir duruma şahit olan bir adamın hikayesini konu ediyor. Fotoğrafçı L.B. Jeffries, geçirdiği kaza sonuncunda bacağını kırar. New York’taki apartman dairesinde zorunlu tatili sırasında arka penceresinden komşularını teleskopla seyrederek zaman geçirmektedir.Jeff, yine bir seyri sırasında komşusunun, karısını öldürdüğünden şüphelenir. Olayı araştırmaları için fotomodel sevgilisi Lisa ve hemşiresi Stella’dan yardım ister.Gerilim türünün usta yönetmeni Alfred Hitchcock’tan türünün klasiği olarak kabul edilen bir başyapıt.
It Happened One Night (1934) Bir Gecede Oldu
Şımarık Ellie Andrews (Colbert), kendisini işe yaramaz bir playboyla evlenmekten alıkoymaya çalışan milyoner babasından (Walter Connolly) kaçar. New York yolculuğu sırasında Peter Warne adında işsiz bir gazeteciyle (Gable) tanışır. Bindikleri otobüs bozulunca, sürekli dalaşan ikili çlgın bir otostop macerasına atılır. Peter yaşadıkları maceraları yazarak iş bulmayı ummaktadır. Fakat kaçak varisle, küstah gazeteci birbirlerine aşık olunca işler değişir. Frank Capra’nın yönettiği Bir Gecede Oldu, en önemli beş Oscar Ödülünü, yani En İyi Film, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Yönetmen ve En İyi Senaryo Oscar Ödüllerinin hepsini alan ilk film olma özelliğini taşıyor.
Hoop Dreams (1994)
Steve James’in yönettiği belgesel film, yoksul ailelerden gelen William Gates ve Arthur Agee isimli iki Afrika kökenli iki Amerikan öğrencinin hayatını ele alıyor. Beyaz öğrencilerin çoğunlukta olduğu Westchester bölgesindeki St. Joseph Lisesi’nde okuyan iki genç, basketbol dalında bir hayli başarılı olan bu okulda bu sporla ilgili ellerinden geleni yapmaktadırlar. Yaşadıkları yer itibarıyla okula ulaşımları bir hayli güçtür ancak buna rağmen zorlu antrenmanlarda ter dökmekten vazgeçmezler. Film bu hikayenin ekseninde Amerika’daki ırk, sosyal sınıf ve eğitim gibi temel yaşam problemlerini ele alıyor.
The Apartment (1960) Garsoniyer
New York’ta büyük bir sigorta şirketinin 31.000 çalışanından biri olan C.C.’Bud’ Baxter (Jack Lemmon) Manhattan’daki bekar evini şirketin üst düzey yöneticilerinin kaçamakları için kullanmalarına izin vermesi ile başarı basamaklarını olduğundan daha hızlı bir şekilde tırmanmaya başlar. Sonunda şirkette ikinci idareci asistanlığına kadar terfi eder. Durumdan yararlanmak isteyen başka yöneticiler de apartmanın anahtarını istemeye başlayınca trafik biraz sıkışır ve Baxter kendi dairesini neredeyse kullanamaz hale gelir. Son olarak şirketin patronu Jeff Sheldrake (Fred MacMurray)’ın Baxter’ın garsoniyerine götüreceği kızın, kendisinin de hoşlandığı asansör görevlisi Fran Kubelik (Shirley MacLaine) olduğunu öğrenmesi Baxter’ın kalbini kırar ama yine de evin anahtarını patronuna verir. Kubelik patronların eve ‘attıkları’ diğer kızlardan farklıdır. Gösterişsiz ve sessizdir. Masum ve melankolik bir görünüşü vardır, yaptığının farkında değildir sanki. Baxter umutsuz bir sevgi arayışı içindeki bu kıza tutulur.
Paris, Texas (1984)
Paris, Texas, toplumdan uzaklaşan bir adamın hayata ve ailesine yeniden bağlanmasını konu ediyor. Travis, içine kapanık bir adamdır. Ruhunda gizlediği şeyleri dışavurmaktan büsbütün kaçınmaktadır. Kimsenin gitmeyi bile düşünmeyeceği yollardan yürümektedir. Bir gün Travis’in kardeşi onu tekrar modern dünyaya davet eder. Kendi oğlu dahil herkes onu beklemektedir. Travis yeniden yollara düşecektir elbette ki; ancak önceki hedefi uzun bir zamandır görmediği eski karısını bulmak olacaktır. Wim Wenders’ın başyapıtı yol filmi kalıplarını bambaşka bir boyuta taşıyor.
Synedoche New York (2008) New York Yanılsamaları
Hollywood’un ayrıksı, kendi kendiyle dalga geçebilen, komplekssiz senaristlerinden Kaufman, bu defa kamera arkasına geçiyor. Daha önce, özellikle “John Malkovich Olmak” ve “Eternal Sunshine of the Spotless Mind” gibi destansı filmlerde bir senarist olarak sıradışı yeteneğini izleyiciye ispatlayan yönetmen, New York Yanılsamaları adlı bu filmiyle de yönetmen kimliğiyle beğeni kazandı. Filmde, tiyatro yönetmeni olan Caden Cotard’ın dünyasına bir bakış atacağız. Cotard, bir yandan işiyle uğraşırken, bir yandan da hayatındaki kadınlarla cebelleşmektedir. Aklına son tiyatro oyunu için bir fikir gelen Cotard, bir deponun içerisine New York’un doğal büyüklükte olan bir kopyasını yaratır. Deneyimli oyuncu kadrosuyla merak uyandıran “New York Yanılsamaları”, Charlie Kaufman’ın ilk filmi…
Before Midnight (2013) Geceyarısından Önce
Paris’teki ikinci buluşmanın ardından Jesse ve Celine bir kez daha vedalaşıp kendi yollarına devam eder. İlk buluşmanın ardından geçen uzun yılların ardından tekrar, bu kez Yunanistan’da karşılaştığımız ikili, bu süreçte bir yığın değişim yaşamış, çeşitli sürprizlerin yaşanacağı bir hayata doğru yelken açmıştır. Tüm sorunlara ve değişikliklere rağmen, değişmeyen tek şey ise birbirlerine duydukları naif aşktır. Yunanistan’da geçirdikleri bir tatil günü, geçmişlerini muhakeme edip ilişkilerini masaya yatırdıkları içten bir sohbete tanık olacaktır.
Before Sunrise ve Before Sunset filmlerinin ardından yönetmen Richard Linklater ile oyuncular Ethan Hawke ve Julie Delpy’i tekrar bir araya geliyor ve Before Midnight ile birlikte seriye son nokta koyuluyor. Filmin senaryosu önceki filmde olduğu gibi Linklater, Hawke ve Delpy ortaklığının ürünü.
Le Mépris (1963) Nefret
Alberto Moravia’nın romanından Godard’ın uyarladığı film sinema tarihinin en iyi 50 filminden biri olarak sıralamalara girmiştir. Senaryo yazarı Paul Javal, Fritz Lang’ın çekmekte olduğu bir Homeros uyarlamasının senaryosunu elden geçirmek üzere eşi Camille’le Capri adasına gider. Orada filmin Amerikalı yapımcısı Prokosch’la buluşan çiftin arasında anlaşmazlıklar baş gösterir. Camille kocasının işi almak için kendisini yapımcının yatağına ittiğini düşünür. Çiftin ilişkisi çözülür. O güne kadar zamanının hafif ve çıplak bedenini bolca teşhir eden filmlerinde oynayan Brigitte Bardot ilk kez, Godard gibi bir öncü “Yeni Dalga” yönetmeniyle çalışır ve ikisi arasında az rastlanır bir sinemasal uyum, filmin başarısını sağlar. Godard, eleştirmen André Bazin’e atfettiği şu cümleyi kullanır: “Sinema, bakışımızı, arzularımıza uyan bir dünya ile değiştirir”.
Casablanca (1942) Kazablanka
Kasablanka, hem unutulmaz bir aşk filmi klasiği olarak hem de Humphrey Bogart ve Ingrid Bergman’ın unutulmaz oyunculukları ile kült olmuş bir yapımdır. 2. Dünya Savaşı sırasında Fas’ın Kazablanka kenti, Hitler’den kaçan Avrupa’lılarla rengarenk, çeşitli bir görünüm kazanmıştır. Rick Blaine karakteri, şehrin en popüler barını işletmektedir. Bir gün eski aşkı Ilsa, direniş lideri kocası Victor Laszlo ile birlikte gelir. Rick, Ilsa ve Victor’un şehirden kaçmalarını sağlayabilecek tek kişidir.
Meet Me in St Louis (1944) Sensiz Olamam
Alonzo ve Anna, beş çocuklu bir aileye sahiptirler. Dört kızları vardır: Rose, Esther, Agnes, Tootie. Aynı zamanda da Lon Jr. adında da bir oğulları vardır. Smith ailesinde herkesin derdi başkadır. Rose, Warren Sheffield’dan evlenme teklif etmesini beklemektedir. Esther, komşularının oğlu John’a aşık olur ve onunla görüşebilmek için fırsat kollar. Ancak Alonzo, iş gereği New York’a gitmesi gerekeceğini öğrenir. Bu da bütün ailenin her şeyi bırakıp kendisiyle oraya taşınması demektir. Bu büyük değişiklik başta evin kızları olmak üzere bütün çocukları olumsuz etkiler.
A Trip to the Moon (1902) Aya Seyahat
Prof. Barbenfouillis başkanlığında bir grup astronom Ay’a gitmek üzere planlar yaparlar. Sonuçta dev bir toptan gönderilen mermi şeklindeki uzay gemileri ile hedeflerine ulaşırlar. Ancak burada Aylılar tarafından kaçırılıp Ay kralının sarayına götürülürler…
George Méliès’in çoğu Jules Verne’e dayanarak yaptığı yüzlerce kısa filmden bu en ünlüsü, -açıkça H.G.Wells’in First Men in the Moon’undan da esinlenerek- sinema tarihinin ilk bilim kurgu filmi olarak haklı bir üne sahiptir. Méliès’in filmleri janra ait klişelerin tümüne sahiptir neredeyse; çılgın bilim adamları, dehşet verici icatlar, roketler… Roketin Ay’a varışını simgeleyen sempatik sekans, kuşkusuz sinemanın en bilinen sahnelerinden birine vesile olmuştur.
Out of the Past (1947) Karanlık Geçmişe Doğru Sürüklenme Formülleri
Jeff Bailey, büyük şehirden nihayet uzaklaşmıştır. Küçük bir kasabada kendi benzin istasyonunu işletmektedir ve bütün hayali kargaşadan uzak bir hayattır. Ve bu hayatı da güzel Ann Miller ile sürdürmektir. Geçmişinde özel dedektiflik yapan Jeff’in geçmişi ne yazık ki peşini bırakmaz. Pek de hoşlaşmadığı Joe Stephanos, patronu Whit Sterling’e ondan bahseder ve böylece yeniden eski görevine çağrılır. Whit’in vergi kaçırdığıyla ilgili şüpheler söz konusudur. Her ne kadar görevi kabul etse de Jeff, avukatın kendisine onunla ilgili verdiği belgelere rağmen gerçekliğine bir türlü inanmaz. Whit’in kızarkadaşı Kathie de bu karmaşık olaylara dahildir. Jeff, bu durumun içinden çıkmaya çalışırken Kathie’ye derin duygular beslemeye başladıkça işi zorlaşacaktır.
His Girl Friday (1940) Cuma Kızı
The Morning Post isimli çok satan bir gazetenin editörü olan Walter Burns, aynı gazetede çalıştığı eski karısı Hildy’nin sigortacı bir adamla nişanlandığını ve evlenmek üzere olduğunu öğrenir. Son derece başarılı bir çalışan olan Hildy, Walter’a, evlenip daha sakin bir hayat kurmak için işten ayrılacağını bildirir. Bu durum Walter’ın en iyi çalışanını kaybetmesi anlamına gelmektedir ve Walter’ın hiç de böyle bir niyeti yoktur. Bu nedenle çalışmalara başlayan adam, Hildy’nin nişanlısını takibe alıp başına türlü dertler açmaya çalışır.
The Conversation (1974) Konuşma
İşinin ehli bir gözetleme uzmanı olan Harry’ye (Hackman) esrarengiz ve çok güçlü bir işveren tarafından, genç bir çifti takip edip casusluk yapma görevi verilir. Çiftin konuşmalarını teybe alan Harry, hayatlarına bir şekilde dahil olup, dinlediği bu insanların bir cinayete kurban gideceğinden şüphelenmeye başlar. Bir yandan kendi karmaşık iç dünyası ve münzevi hayatının hastalıklı yönleri; bir yandan geçmişinde yaşadığı kötü deneyimler, Harry’nin elindeki işi bir takıntıya dönüştürmesine yol açar. Yaptığı işi sorgularken, ölümcül bir paranoya onu yok etmek üzeredir.
Blow Out (1981) Patlama
Bir araba kazasıyla ortaya çıkan korkunç gerçekler! Jack Terri (Travolta), yetenekli bir ses teknisyenidir. Hayatını korku filmleri için eşsiz sesler kaydederek kazanmaktadır, fakat bir gün elinde olmadan içinde başkan adayının bulunduğu ve hayatını kaybettiği bir otomobil kazasının sesini kayda alır. Aynı otomobilde başkan adayının genç ve güzel metresi Sally (Nancy Allen) de vardır ve ağır yaralanmıştır. Jack bir anda kendini, filmlerini aratmayacak kadar gizemli ve korku dolu bir hayatın içinde bulur. Çok yakında Jack ve Sally’den sadece biri hayatta kalacaktır çünkü bu skandal tıpkı bir şok dalgası gibi hükümetin üst düzeylerini de etkileyecektir.
City of God (2002) Tanrı Kent
Brezilya’nın Rio de Janeiro kenti dışında hükûmet eliyle kurulmuş gecekondu mahallelerinden birinin adı da Tanrı Kent anlamına gelen “Cidade de Deus”‘tur. Bu yoksul ve kalabalık muhitte hayat çok zordur, fakirlik ve işsizlik gençleri hatta bebek sayılabilecek yaştaki çocukları bile suça itmektedir.
Hannah and Her Sisters (1986) Hannah ve Kız Kardeşleri
Allen Interiors’dan sonra yine birbirinden farklı üç kızkardeşin hikayesini anlatıyor. Merkezde Hannah olmak üzere kızkardeşleri Holly ve Lee’nin birbirleriyle ve erkeklerle olan ilişkileri üzerinden giden filmde Allen komediyle dramayı harmanlıyor.
Ailenin en mükemmeli ve kızkardeşlerinin kıskandığı Hannah; iyi bir eş, iyi bir kardeş, iyi bir anne ve başarılı bir aktristtir. Lee kendisinden yaşça büyük bir adamla bir ilişki yaşamaktadır. Holly ise hiçbir işinde ve ilişkisinde dikiş tutturamayan en küçük kardeştir. Ancak Hannah’nın hayatı aslında o kadar da mükemmel değildir çünkü kocası uzun zamandır kızkardeşi Lee’ye aşıktır. Bir yandan da Hannah’nın eski kocası Mickey hayatın anlamını aramaktadır.
Film; aile, ilişkiler, fedakarlıklar ve en önemlisi de hayatın anlamı üzerine mizahla kavrulmuş derin felsefeler barındırıyor. Ayrıca Woody Allen?a en iyi senaryo dalında oscar kazandırmıştır.
Raising Arizona (1987) Bebek Arizona Büyüyor
Eski bir suçlu olan Herbert “HI” McDunnough, bir gün suçüstü polislere yakalanır ve karakola götürülür. Burada sabıka dosyası için fotoğraflarını çeken polis memuru Edwina ile tanışırlar. Herbert’ın yolu karakola sık sık düştüğünden Edwina ile olan muhabbetlerini gide gele ilerletir. Bu ziyaretleri sırasında Edwina’nın nişanlısı tarafından terk edildiğini öğrenir. Zamanla aralarında duygusal bir yakınlaşma olmaya başlar ve nihayetinde Herbert hapisten en son çıkışında şaşırtıcı bir kararla Edwina’ya evlenme teklifinde bulunur. Aşıklarımız evlendikten bir süre sonra çocuklarının olamayacağını çünkü Edwina’nın kısır olduğu acı haberi ile yıkılırlar. Bu arada Herbert’ın sicili bozuk olduğundan evlatlıkta edinememektedirler. Ne yapacaklarına dair kara kara düşünürlerken akıllarına şeytani bir fikir gelir. Yaşadıkları muhitin zenginlerinden Nathan Arizona’nın 5 çocuğundan birisi olan Nathan Arizona Jr.’ı kaçırmak ve kendi çocuklarıymış gibi büyütmek. Çiftimiz basit gibi görünen planlarını uygularken başlarına gelmedik kalmaz.
Caché (2005) Saklı
Georges, televizyona edebiyat programı hazırlayan, karısıyla birlikte son derece huzurlu bir yaşamı olan bir entelektüeldir.Günün birinde kimden ve nereden geldiği belli olmayan bir paket alır.Paketin içinden Georges’un ailesiyle birlikte çekilmiş görüntülerinin olduğu bir video kaset çıkar.Yeni paketler geldikçe Georges bunu ciddi bir tehdit olarak görür ve kasetleri gönderen kişinin kendisini yakından tanıdığına karar verir.Geçmişi onu rahatsız etmektedir.
The Bourne Supremacy (2004) Medusa Darbesi
Umulmadık bir zamanda ve şaibeli bir şekilde Çin’in Başbakan yardımcısı, bir çok soru işaretini ardında bırakarak öldürülür. Olay üzerine dört bir koldan gerçekleştirilen araştırmalar neticesinde birincil zanlı olarak meşhur CIA tetikçisi Jason Bourne belirlenir. Ancak aslında böyle biri yoktur. Bu isim, David Webb adında bir süikastçının takma adıdır. Bir süre sonra kendi adını kullanarak cinayetler işleyen birinin olduğunu anlayan Webb, bu işin orta yerinde bulur kendisini. Bir de üstüne sevdiği kadın kaçırılır. Şimdi casuslar arası, aksiyon dolu bir savaş başlamıştır.
The General (1926) General
Buster Keaton’ın hem yönetip hem de başrolünü oynadığı bu sessiz sinema klasiği Amerikan İç Savaşı sırasında Johnnie Gray adlı vurdumduymaz bir adamı konu alır. Onun ilgilendiği iki şey vardır: General adını verdiği lokomotifi ve sevdiği kız Annabelle Lee. Johnnie, sevgilisi Anabelle’ye cesaretini ispatlamak için orduya yazılmak istese de kabul edilmez. Ona Makinist olarak ihtiyaç duyulmaktadır. Lokomotifi General ve içinde sevgilisi Anabelle düşmanlarca kaçırılınca, Johnnie kendisini ister istemez savaşın ortasında bulur. Johnnie Anabelle’nin sandığı gibi bir korkak mıdır yoksa bir kahraman mı?
Buster Keaton, “General” ile kariyerinin doruğuna ulaşır. Bu film; tipik Buster Keaton tarzından beslenen, şiirsel ve bir o kadar da abartılı bir güldürüdür.
The Babadook (2014) Karabasan
Kocasını 6 yıl önce kaybeden ve bu süreçte oğlu Samuel’ı yalnız büyüten Amelia, bir gün oğlunun kitapları arasında Mister Babadook adlı esrarengiz bir masal kitabı bulur. Kitabı okuduktan sonra, Samuel rüyasında Badabook canavarını gördüğünü söyler. Bu günden itibaren esrarengiz şeyler yaşanmaya başlar. Amelia kitabı yok ettikçe gizemli kitap bir şekilde yeniden belirmeye başlar. Öte yandan Samuel’ın kabusları gittikçe şiddetlenmeye, bu durum Amelia’yı da derinden sarsmaya başlayacaktır. Hem Amelia’nın hem de Samuel’ın kabuslarını süslemeye başlayan gizemli Badadook gerçek olabilir mi?
Yönetmenliğini ve senaristliğini Jennifer Kent’in üstlendiği film, yavaş yavaş dengesizleşen ve karanlığa çekilen oğlunu geri kazanmaya çalışan Amelia’nın, oğlunu etkileyen doğaüstü bir varlıkla giriştiği mücadeleyi ele alıyor. Filmin başrollerinde Essie Davis ve etkileyici performansıyla adından söz ettiren çocuk oyuncu Noah Wiseman yer alıyor!
When Harry Met Sally (1989) Harry ile Sally Tanışınca
Bir yolculuk sırasında karşılaşıp tanışan Harry ve Sally isimli iki genç sohbetleri esnasında aynı üniversiteden mezun olduklarını, ancak daha önce hiç karşılaşmadıklarını fark ederler. Bu keyifli sohbet sırasında konu ikili ilişkilere gelir ve iki karşı cinsin arkadaş olup olamayacağı üzerine uzun uzun tartışırlar. Sonuç ise arkadaş olamadıkları yönündedir. New York’a vardıklarında ayrılırlar ve ikisi de ayrı ayrı kendi hayatlarını yaşamaya devam ederler. Ta ki kader yollarını tekrar birleştirine dek…
Rob Reiner’ın yönetmenliğini yaptığı, başrollerinde Meg Ryan ve Billy Crystal’ın yer aldığı yapıt, tüm zamanların en başarılı romantik komedilerinden biri.
Inside Out (2015) Ters Yüz
Ters Yüz, küçük bir çocuğun hikayesini anlatıyor. Küçük Riley için hayat, babasının San Francisco’da yeni bir işe başlamasıyla baştan aşağıya değişir. Orta-Batı’daki yaşamını geride bırakan Riley’ı şimdi yeni bir ev, okul ve arkadaşlar beklemektedir. Peki içindeki duyguları o ne söyler? Neşe (Amy Poehler), Korku (Bill Hader), Öfke (Lewis Black), Nefret (Mindy Kaling) ve Üzüntü (Phyllis Smith)… Riley’in zihninin içinde yaşayan, ona günlük hayatında tavsiyeler veren duyguları bu yeni hayata alışırken ufak bir kaosa neden olacaktır. Neşe, Riley’nin en önemli duygusudur ve onu hep pozitif tutmaya çalışır ama diğer duygular bu yeni hayatına uyum sağlama konusunda biraz şaşkındır…
Orijinal fikri ve yönetmenliği Pete Docter’a ait olan eğlenceli animasyonun senaristi Michael Arndt. Disney ve Pixar’ın ortak yapımı filmin orijinal seslendirme kadrosunda ise Amy Poehler, Bill Hader, Mindy Kaling, Phyllis Smith ve Lewis Black gibi isimler yer alıyor.
True Romance (1993) Çılgın Romantik
Sıradan bir hayatı olan Clarence çizgi roman dükkanında çalışmaktadır. Bir gün Alabama isimli fahişeyle tanışır ve ona aşık olur. Fakat onu eski hayatından kurtarmak hiç de kolay bir iş değildir ve bir de Alabama’nın patronundan uyuşturucu çalacaktır. Tony Scott’un kendi çektiği filmler arasında en sevdiği film olan True Romance’ ın senaristliğini de Quentin Tarantino yapmıştır.
kaynak: https://www.haber.com
Yorumlar
Yorumları Göster Yorumları Gizle