Arı - zar kanatlılar takımına ait Apoidea familyasını oluşturan tüm böcek türlerine verilen isimdir
Arı, zar kanatlılar takımına ait Apoidea familyasını oluşturan tüm böcek türlerine verilen isimdir.
Zar kanatlıların özelliği; içinde enine ve boyuna damarcıklar bulunan ve iki çift saydam zar şeklinde kanatlarının olmasıdır. Arıların vücudu baş, göğüs ve karın olmak üzere üç kısımdan meydana gelir. Vücutları yumuşak yapıdaki yoğun bir kıl örtüsüyle kaplıdır.Kılların rengi türe göre değişkendir
Bir bal arısı kolonisi yıllık 15–75 kg polen tüketir. Ayrıca günlük yaşamlarını sürdürmek adına 1 kg bal üretmek için 8 kg bal tüketirler. Ayrıca günlük 200 gram suya ihtiyaç duyabilirler.
Evrim ve taksonomi hayatı
Bal arıları aslında prederatör (böcek yiyen) bir familyanın alt üyesidirler ve artık böcek yemeyi bırakmışlardır. Aynı familya içerisinde diğer arı çeşitleri yaban arısı, eşek arısı, marangoz arı (Xylocopa, Carpenter bee), bombus gibi türler de bulunur.
Bal arısı ana arı, erkek arılar ve işçi arılardan oluşur. Yavruları ana arı yapar. Döllenmiş yumurtalardan işçi ve Ana arılar, döllenmemiş yumurtalardan erkek arılar meydana gelir. Ana arı ile işçi arı arasındaki farkı larva döneminde yapılan beslenme oluşturur.
Bal arısında morfolojik yapı
Bal küçük görsel ve davranış farkları ile birbirinden ayrılabilen alt türlere (ırk) ayrılır. Arı ailesinde kraliçe, erkek ve işçi arılar farklı gelişimsel ve anatomik özelliklere sahiptirler.
Baş; Başta gözler, duyargalar ve beslenme organları bulunur. Baş vücudun ikinci kısmı olan göğse ince oynak bir boyunla bağlıdır. Göğüs ve karın segment denilen halkalardan oluşmaktadır.
Arının petek şeklinde bir çift bileşik ve üç adet basit gözü vardır. Basit gözlerin her biri binlerce küçük üniteden oluşmaktadır. Bileşik göz ana arıda 3.000, işçi arıda 4.000 ve erkek arıda 8.000'den fazla basit gözün birleşmesinden meydana gelmiştir.
Başta bir çift duyarga bulunmaktadır. Bunlar koku, tat ve dokunma hissetme duyularını sağlarlar. Duyargalar içerisinde bulunan sinir uçları sayesinde duyularına ek olarak rüzgar hızını ve hava sıcaklığını da algılayabilmektedirler. Arıların duyargaları o kadar hassastır ki 2 km mesafeden balın kokusunu alırlar.
Arıların ağız yapısı; üst dudak, üst çene, alt çene ve alt dudak olmak üzere dört kısımdan meydana gelir. Dil 6–7 mm arasındadır ve arı ırkına göre değişir.
Baş içyapı itibarıyla de önemli salgıların yapıldığı kısımdır. İşçi arıların yutak üstü salgı bezleri genç yaşta arı sütü, daha ileriki yaşlarda baldaki sakarozu parçalayan enzimler salgılarlar. Çenede bulunan bezler ana arıda ana arı feremonunu, işçi arılarda ise alarm feremonunu salgılamaktadır.
Göğüs arının hareket merkezidir. Dört adet segmentten meydana gelmiştir, bunların üzerinde üç çift bacak ve iki çift kanat bulunmaktadır. Arının orta bacakları üzerinde polen fırçası denilen sert tüyler bulunur. Bunlar çiçeklerde bulunan polenin göğüsten ve ön bacaklardan arka bacaklara aktarılmasını ve arka bacaklarda bulunan polen sepetine toplanmasını sağlar. Bu polen sepetçikleri polenin kovana taşınması görevini görmektedir. Kanatlar kitinleşmiş damarlarla desteklenmiş çok ince zar şeklindedir. İki çifttir. Uçuşta arka kanatlardaki kanca sayesinde ikisi birlikte çalışır, uçuşu ve uçuşu yönlendirmeyi de sağlarlar. Arının uçuş sırasındaki hızı saatte 50 km.'ye yaklaşır.
Karın (Abdomen), ergin arıda 9 segmentten oluşur ve mide, bağırsak ve üreme organları gibi iç organlarla balmumu bezleri ve iğne bulunur. Segmentlerde bulunan sağlı-sollu bir çift mum salgı bezi (balmumu aynası) işçi arıların balmumu yapma döneminde kalınlaşarak mum salgılama yeteneğini kazanmaktadırlar. Sıvı olarak aynalar üzerine salgılanan mumlar, mum ceplerinde katılaşarak küçük pulcuklar halini alır. Arılar zincirleme birbirine tutunarak özel hareketlerle balmumu sızdırmaktadırlar. Ayaklar yardımıyla ağza götürülen balmumu pulcukları orada yumuşatılarak yoğrulmakta ve böylece petek gözlerinin yapımında kullanılmaktadır. Mum örme dönemini tamamlayan işçi arılarda mum salgı bezleri tahrip olur ve birer sıra hücre tabakasına dönüşür.
İşçi arıların 7. abdominal segmentinin (karın halkası) iç yüzeyinde ve sırt plakasının ön kenarına yakın kısmında büyük hücrelerden oluşan koku bezi (nasanof bezi) bulunmaktadır.
Ekoloji ve habitat
Arıların ekolojik katkıları çiçeklerin döllenmesi, erkek ve dişi çiçek organlarında gerçekleştirdikleri polen taşıma konusundaki katkıları üzerinden gerçekleşmektedir. Öyle ki arıların dölleme işlemine ihtiyaç duymayan bitki sayısı son derece sınırlıdır. Bir araştırmaya göre dünyada gıda maddelerinin %90'ı 82 çeşit bitkiden elde edilir ve bunların %77'si arılar tarafından döllenmeye muhtaçtır.[1]
Arıların yayılma (yaklaşık 5 km) ve çok geniş alanlardan toplayıcı (polen-çiçek özü, meyve suyu) özellikleri aynı zamanda kendilerinin birtakım zararlı maddeleri de toplayabilecekleri konusunu gündeme getirir. Örneğin ilaç, sanayi, baca artıkları ve karayolu çevrelerinde egzoz dumanları ve çöplüklerce kirletilmiş çevre, arı ürünlerini insanlar ve arıların kendileri için son derece sağlıksız hale getirebilir. Yapılan araştırmalar bu toksinlerin en fazla balmumunda biriktiğini göstermiştir.
Bazı bitkilerin polenlerinin arılar için zararlı olduğu, arıların normalde bu polenlerden uzak durdukları, ancak aç kalmalarını gerektirecek kıtlık durumlarında bu bitkilere yönelebildikleri bilinmektedir. Bal arılarının insan eliyle gerçekleştirilen yaşama ortamlarındaki havalanma yetersizlikleri, nem ve vitamin, mineral, protein ihtiyaçlarını karşılamayan beslenmeleri de arı biyolojisine zarar vererek sağlıklarını bozabilir. Arıların sağlığını etkileyen bir başka etken ise iç ve dış parazitler ile bunlara karşı yapılan ilaçlamalardır.
Kovan; Arıların yaşam ortamları bitki örtüsü yanında yeterli ve sürekli suya ulaşabilme, yağmur, rüzgar, aşırı sıcak ve soğuklar gibi etkenler açısından da temiz ve biyolojik ihtiyaçlarına uygun olmalıdır. Kovanlar yer seviyesinden en az 30–40 cm yükseklikte yerleştirilmelidir. Nemli ve havasız kovanlar farklı mantar, virüs ve bakteriyel hastalıkların gelişmesine yol açar.
Arı hastalıkları
Bal arıları insanlar üzerinde de ekonomik veya sağlık etkileri olabilecek birtakım hastalık ve zararlılara maruz kalabilirler. Arı hastalıkları bakteriyel, mantar, parazit ve virüs etkenli veya beslenme yetersizlikleri veya yanlış besleme nedeniyle ortaya çıkabilir ve yalnızca yavruları veya yalnızca yetişkinleri ilgilendiren veya her ikisini de etkileyen hastalıklar olabilir. Ayrıca karınca ve diğer yağmacıların arı kovanlarına hücum etmesi sözkonusu olabilir. Bal arısı hastalıkları ve tedavi şekillerinin bir listesi; (https://en.wikipedia.org/wiki/List_of_diseases_of_the_honey_bee)
Çevre; Arı hastalıklarında arının yaşam kalitesini etkileyen ve bozan her şey hastalık ve zarar nedeni olabilir. Bunlar çevresel faktörler, beslenme ve nem, kovanın havalanma durumu, sıcak-soğuk, kirleticiler, kimyasallar, tarım ilaçları (pestisitler) şeklinde sayılabilir. Arıların temiz çevre ve su kaynaklarından mahrum olması, kirli, kanalizasyon vb. yerlerden su içmek zorunda kalmaları ile kovanlarına ayaklarında pis, kirli çamur ve bakteri taşımaları arı kovanlarında septisemi, yavru çürüklüğü (Avrupa, adi yavru çürüklüğü) hastalıklarının gelişmesi ile sonuçlanır. Kovan tabanı ve iç bölgelerinde nem bulunması mantar hastalıkları ve kireç hastalıklarına yol açabilir.
Arı beslenmesi; Arıların kendileri için uygun yeterli ve kaliteli (vitamin, mineral, protein açısından dengeli) beslenmeden mahrum kalmaları, bozuk şurupların verilmesi arı ishallerine yol açar. Arı ishalinin diğer bir nedeni arıların uzun süre kapalı kalmalarıdır.
Varroa; Arıcılık faaliyetlerini en fazla etkileyen zararlılardan birisi de Varroa parazitidir. Parazit arıları zayıflatır ve sakat arı doğumlarına yol açar. Ayrıca arı kolonisinde diğer hastalıklar için uygun zemin oluşturur.[2] Bununla ilgili olarak değişik mücadele metodları geliştirilmiştir. En son geliştirilen metotlardan birisi de parazitin enfekte ettiği larvaları uzaklaştırarak, mite popülasyonunu kritik bir seviyenin altında tutan arı ırklarının kullanımına yönelinmesidir.(https://en.wikipedia.org/wiki/Varroa_sensitive_hygiene) Arıcı varroa ilaçlamasını yaparak, her kovanda düşen varoa miktarını sayar. Sonra en düşük varoa miktarına sahip kovandan ana arı üreterek seleksiyonunu kendisi gerçekleştirebilir.
Varroa mücadelesinde kolay bulunan, zararsız ve elde edilen bal miktarını da etkilemeyen organik malzemelerin kullanım ve etki dereceleri arasında yapılan karşılaştırmalı çalışmalarda kurutulmuş portakal kabuğu ve ökaliptus yaprak ve kabuklarının dumanı ile üç gün arayla uygulanan tütsüleme (Arılar kovana döndükten 100 gr porkakal kabuğu yakılarak kovan içerisine 5 kez dumanı sıkılarak sonrasında kovan 15 dk kapalı tutulur) şeklinde 9 uygulamanın diğer tedaviler kadar etkili olduğu görülmektedir. Oksalik asit, laktik asit yanında, bulunması ve uygulanması kolay olan okaliptüs kabuğu ve yaprağı ile portakal kabuğunun kullanılabilirliği koloni popülasyon gelişimi yanında bal verimi ve kalitesine olumsuz etki yapmaması nedeniyle de tercih edilebilir bulunmaktadırlar.[2]
Nosema; Son zamanlarda mantar olarak sınıflandırılan tek hücreli bir mikrosporiumdur (Protozoon). Arılara hastalıklı kovanlarda üretilmiş bal, polen, petek gibi ürünler ve arıcılık malzemeleri ile bulaşabilir. Hastalık nemli kovan ve mevsimlerde daha etkili olur. Korunmada kovanların yapısı, yerleşimi (yerden yüksek, nem almayan), bulaşık olmayan besinlerle beslenmesi önemlidir. Antibiyotik kullanımı etkisizdir.
Arılar ve insanlar
Arı sokması; İşçi arılar ve ana arıda abdomenin (karın) sonunda iğne bulunmaktadır. İğne, iğne odacığından çıkan ince, sivri uçlu bir savunma organıdır. Bu iğne bir zehir kesesine bağlıdır. İşçi arıların iğnesi geriye çentiklidir; bu yüzden işçi arılar birisini sokmak üzere iğnesini batırdığında geri çekemez. Çentikler testere ağzını andıran çıkıntılar olup bu çıkıntıların sivri uçları iğnenin batış yönünün tersine yöneliktir. Bu nedenledir ki arılar kendi hayatını tehlikede görmediği sürece insanı sokmaz. Arıların sokması savunmalarının en son safhasıdır; önce sesle uyarırlar, daha sonra toplu halde gürültü yaparlar, hâlâ tehlike hissederlerse hızla tehlike gelen yere doğru uçup çarparak korkutmaya çalışırlar; olmadı en son sokarlar. (Arının iğnesi böceklere karşı savunma olduğundan sert kabuktan çıkabilir, insan ve hayvan etinden çıkmaz. İğnesi bağırsaklara bağlı olduğundan iç organları parçalanır ve ölür.)
Arı sokması alerjik yapılı kişilerde ve solunum yollarına yakın sokmalarda öldürücü olabilir. Maruz kalan kişilere acilen antihistaminikler ve solunum desteği verilmesi gerekebilir.
Arı ürünleri; Arılardan insanlar bal, polen, arı sütü, arı zehiri ve propolis elde ederler.
Bal sağlıklı ve lezzetli bir ürün olarak tanınmakla birlikte şeker hastalarının ve 1 yaş altındaki bebeklerin uzak durmaları gereken bir üründür. Polen ise alerjik kişilerin dikkatle tüketebileceği bir üründür. Arı sütü, arı zehiri ve propolis tıbbi araştırmalarda kullanılan ürünlerdir. Deli bal karadeniz bölgesinde arıların yaptığı bir bal türüdür ve insanlar tarafından dikkatli ve çok az miktarlarda tüketilebilecek bir üründür.
Yorumlar
Yorumları Göster Yorumları Gizle