Antik Mısır Mumyaları Hakkında Bilmediğiniz 10 Gerçek
“Antik Mısır” kelimesini duyduğunuzda aklınıza ne geliyor? Büyük ihtimalle önünde Sfenksin yer aldığı Gize’deki Büyük Piramit, Tutankhamun’un mezar maskesi ya da bazı hayvan başlı tanrılar. Ya da belki de mumyalar.
Mumyalar kesin aklınıza gelmiştir ama antik Mısır’ın vücutları muhafaza edilmiş meşhur sakinleri hakkında ne kadar şey biliyorsunuz? Onlar aslında kolları göğüslerinde birleştirilmiş, ketene sarılı bedenlerden çok daha fazlası. Gelin antik Mısır mumyaları hakkında bilmediğiniz şeyleri beraber keşfedelim.
10- Mumyalama İşleminin Maliyeti
MÖ. 60- 57 yılları arasında yaşamış bir Yunan gezginin yazdığına göre, en pahalı mumyalama o zamanın ağırlık birimine göre yaklaşık 30 kilogram gümüşe eşitti. Bu, Mısır tarihinin Ptolemaios Krallığı döneminde hanedanın içinde enflasyonla sonuçlanabilecek çatışmaların olduğu zamandı.
Keten, sodyum karbonat dekahidrat (natron), reçine ve tütsü dahil olmak üzere bugün mumyalama malzemelerinin maliyeti yaklaşık 3,600$’dır. Ancak mumyalama işlemi bugün yaklaşık 70.000$ ‘a mal oluyor ve hatta çeşitli şirketler evcil hayvanların yanı sıra insanların bedenlerini de mumyalıyor. Evcil hayvanların mumyalama işlemi 7000$’dan başlayarak 100.000$’ a kadar çıkabiliyor. Buna karşılık, Amerika Birleşik Devletlerinde 2017 yılında yapılan cenaze ve cenaze masrafları ortalama 7. 000$- 10. 000$, cesedin yakılmasının maliyeti ise yaklaşık 1.000$ civarındaydı.
9- Tıbbi Amaçla Kullanılan Mumyalar
Mumyalar, M.S. 400’den 19. yüzyıla kadar ilaç olarak kullanıldı. Amaç, Avrupalıların Mısırlıların mumyalandığına inandıkları doğal bitümün kullanmaktı. Bu ilacın hiçbir faydası yoktu çünkü Antik Mısırlılar bitüme benzeyen ancak sağlığa hiçbir yararı olmayan reçine kullanmıştı.[2] Aslında reçineyi tüketmek muhtemelen bitümeni tüketmekten daha kolaydı ama yakın zamanda bitümenin kanserojen olduğu bulundu.
Orta Çağ’da zenginler, ilaç olarak kullanmak için mumya satın alırdı. Mumyaların sağlığa yararlı olduğu inancı da 1800′ lere kadar devam etti. Mumya bulmakta zorlandıkları zaman suçluların susuz bırakılmış bedenleri kullanılırdı.Ayrıca tatlı bir şurup elde etmek için insan kalıntıları da öğütülüp balla karıştırılırdı. Tarih boyunca bazı vesilelerle, insanlar balla mumyalanırdı. Amaçları bu ilaca dönüşebilmekti. O zamanlar ilacın her türlü hastalığı iyileştirdiğine inanılıyordu. Tarih boyunca dünyanın bazı bölgelerinde, liderler ve rahipler, içinde bal olan tabutlarda mumyalandı ancak bunların tıbbi kullanım amacı yoktu.
8- Hayvan Mumyalar
Mısırlıların hayvan beslemesinin sebebi onları mumyalayabilmekti. Mısırlılar, evcil hayvanlarını mumyalardı. Ayrıca hayvanları besleyip onları mumyalaştırabilmek için öldürürlerdi. Mısır tanrılarının hayvanlarla bağlantılı olduğuna ve hayvanları tanrıların yeniden vücut bulmuş halleri olduğuna inandıklarından bu mumyalar, genellikle tanrılara sunulan hediyelerdi. Örneğin, tanrıça Bast, kedilerle yakından ilişkilendirilirdi. Hayvanlar tabut ve mezarlarda, özellikle sembolize ettikleri veya önem verdikleri tanrıya veya tanrıçaya göre gömülmüştür.Antik Mısır’da mumyalanan hayvan sayısının büyüklüğüne rağmen hayvanların mumyalanmasına özen gösterilmişti ama bu, inanılmaz derecede özenli ve zaman alıcı bir iş olan insan mumyalama işleminin yanında hiçbir şeydi. Çoğu hayvan mumyası, belirli tanrı ve tanrıçalar için tapınaklara haca giden insanlar tarafından satın alınırdı. Rahipler, bir ücret karşılığında bir tanrıya ya da tanrıçaya saygı göstermek için hayvanları tapınağın mezarlığına gömerdi. Mumyalanan hayvanlar arasında kediler, babunlar, balıklar, timsahlar ve boğalar vardı.
7- Ölümden Sonraki Hayata Geçişin Sağlanması
Mumyalama, Antik Mısır’da dini törenlerin tartışmasız en önemli parçasıydı. Antik Mısırlılar, mumyalamanın öbür dünyaya geçebilmek için gerekli olduğuna inanıyordu. Birisi öldükten ve doğru şekilde mumyalandıktan sonra yolculukları esnasında fiziksel bedenlerini kullanacağını düşünüyorlardı, bu yüzden ölenlerin bedenlerini saklarlardı.
Bu yolculuğun bir parçası da ölen kişinin Osiris (ölüm tanrısı) ve 42 yargıç tarafından yargılanmasıydı. Mumyalama tanrısı Anubis, merhuma yolculuğu boyunca rehberlik eder ve hikmet tanrısı Thoth, merhumun ruhunu tartardı. Ruh, aynı zamanda ölümden sonraki yaşam boyunca tanrı Ra ile birlikte yolculuk ederdi.
Antik Mısırlıların dini, ölüm ve ölümden sonraki yaşama dayanıyordu. Mumyalama işleminin gittikçe daha ayrıntılı bir şekilde uygulanması Mısır ekonomisinin önemli bir parçası haline gelmişti çünkü mumyalama işlemi, lahitler, piramitler ve daha sade diğer mezarları yapabilmek için kuaförlere, güzellik uzmanlarına ve ustalara ihtiyaç duyulmaya başlanmıştı.
6- Mumyaların Güzellik Sırları
Antik Mısırlılar, ölü bedenleri muhafaza edebilmek için mumyalardı ama amaçları daha çok onları hala canlıymış gibi gösterebilmekti. Mumyalama sürecinde mumyaların bedenleri boyanırdı. Erkeklerin bedeni kırmızıya boyanırken kadınlarınki sarıya boyanırdı. Bu uygulama, Üçüncü Ara Dönemde başlamıştır. Bu dönemde, mumyalara camdan veya taştan sahte gözler yapılır (daha önce küçük soğanlar göz yanılsaması yaratmak için kullanılırdı) ve saçlarına da sıklıkla peruk veya iplik takılırdı.[5] Geç Dönem’de ise mumyaların cildi altın yaprak ile süslenirdi. Bugün kullandığımız pek çok makyaj malzemesi antik Mısır’dan bize miras kalmıştır. Bunlardan biri de kömür bazlı bir tür göz kalemi olan sürmedir.Antik Mısırlılar, bir tür kınayla mumyaların tırnaklarını bile boyardı. Hindistan’da keşfedilmeden önce kına, Antik Mısır’da kullanılıyordu. Arkeologlar, firavun I. Ramses’in bedenini keşfettiğinde tırnaklarında kına veya başka bir boyanın varlığının göstergesi olan koyu turuncu bir renkle karşılaşmışlardı. Güzellik uzmanları Mısır kültürünün önemli bir parçasıydı ve tanrıça Hathor’u temsil ettikleri düşünülüyordu. Peruklar, tipik mumyalama işleminin önemli bir parçası olan Antik Mısır’da aynı zamanda güzellik algısının da bir göstergesiydi. Bununla birlikte peruklar sadece mumyalar için kullanılmıyordu. Pek çok Mısırlı kafasını kazıttığı için peruk kullanma ihtiyacı duyuyordu.
5- Doğal Mumyalar
Antik Mısırlılar, medeniyetlerini kurduktan sonra daha karmaşık mumyalama işlemleri kullanmaya başladılar. Başlangıçta, mumyalar Mısır’ın çöl ikliminde kendiliğinden oluşuyordu. Ölüler kumlara gömülüyor ve kuru ortam bedenleri muhafaza ediyordu. Antropologlar, kum tarafından mumyalanmış ve dolayısıyla gömülmelerinden binlerce yıl geçtikten sonra bile teşhis edilebilen bedenleri kazara açığa çıkardıklarında bedenlerin neredeyse hiç bozulmadığını görmüşlerdir ve bu nedenle mumyalama işleminin o zamanlar yaygın olduğuna inanıyorlar.Mısırlıları çürümenin doğal olmadığına inanmaya başladıklarında ölü bedenleri muhafaza etmek için bazı işlemler uygulamaya başladılar ancak çürümeyi önlemek için organları çıkarmaya başlamaları 800 yıl sürdü. MÖ. 3400 yılında Mısırlılar mumyaları ketenle sarmalamaya başlamıştı ancak MÖ. 2600’den sonra mumyaladıkları bedenlerin organlarını çıkarmaya başladılar. Mumyalar, 5.500 yıl önce mezarlara ve lahitlere gömülmeye başlandı.
Doğal mumyalama hala bedenlerin hava veya neme maruz kalmadığı bölgelerde gerçekleşiyor. Mısır çölleri gibi kurak iklimlerde, tundra ve bataklıklarda yüz binlerce yıldır korunmuş bedenler bulunmuştur.
4- Kolların Duruşu
Mumyaların kollarının duruşu önemlidir. Örneğin, göğsün üzerinde birleştirilen kollara özellikle kraliyet ailesine mensup kişilerde rastlanmıştır.
Hanedanlık döneminden önce yapılan mumyaların kolları dirseklerinden bükülür, elleri de yüzlerini kapatırdı.[7] Eski ve Orta Krallık’ta ölüler, elleri ya yanlarında ya da leğen kemiğinin üzerinde birleştirilmiş şekilde gömülürdü. II. Ramses döneminde, mumyaların kolları alt gövdenin üzerinde birleştirilirdi. Katlanmış kolların omuzda birleştirilmesi ise Mısır tarihinin daha sonraki dönemlerde uygulanmaya başlanmıştır. Çapraz kollar sadece Yeni Krallık döneminde yaşamış ve kraliyet ailesine mensup erkeklerde görülürdü.
3- Daha Ucuz Seçenekler
Eski Mısır’da, alt sınıflardan gelen insanlar mumyalama sürecini tam olarak yerine getiremezdi. Onlar, tabut veya lahit kullanmazdı ve genellikle vücudu susuz bırakır, bazı organları veya tüm organları bozulmadan muhafaza ederlerdi. Eski Mısır’da beyin çok rağbet görmezdi ve bu yüzden her zaman çıkarılmazdı. Erken mumyalama ve eksik mumyalama tekniklerinde beyne dokunulmazdı ve bu da bozulmadan muhafaza edilen burundan anlaşılırdı.
Çok fakir insanlar bazen ölülerini sadece bir beze sarar ve kurutmak için birkaç gün veya hafta boyunca çöl kumuna gömerdi. Ardından, cesedin karın boşluğu çözücü ile yıkanır ve kadavra bir mezarlığa gömülürdü. Bunun aksine zengin ve kraliyet mensubu kişilerin mezarları, Ölüler Kitabı, Piramit Metinleri ve Tabut Metinleri’nin yazıtları ile süslenmiştir. Eski Mısır’daki zengin ve fakir arasındaki uçurum, en net olarak defin işlemleri sırasında gözler önüne serilmiştir.
2- Kanopik Kavanozlar
Antik Mısırlılar için mumyalama işleminin en önemli parçası akciğerler, karaciğer, mide ve bağırsaklardı. Organlar vücuttan çıkarılır ve kanopik kavanozlarda muhafaza edilirdi. Bu kavanozlar, Horus’ un dört oğlu olan ve ölen kişinin organlarını koruduğuna inanılan dört eski Mısır tanrısını simgeliyordu. Her kanopik kavanozun farklı bir kapağı vardı: maymun, çakal, insan ve şahin.
Büyük ihtimalle organların çıkarılmasının sebebi ölen kişinin vücudunun daha çabuk ayrışmasına sebep olmasıydı. Ancak zaman içinde bu uygulama dini bir inanca evrildi. Bu inanışa göre, ölen kişi ölümden sonraki hayatına doğru yol alırken bu organlara ihtiyaç duyacaktı.
1- Mumya’nın Laneti
Lanetli mumyalar ya da mezarlar dedikodusunu Mısırlılar ortaya atmamıştı, aksine bunlara heyecan uyandıran bazı yazılar sebep olmuştu. Bu lanetlerin tek dayanağı, mezar soygunlarını caydırmak amacıyla ölülere saygısızlık etmek için mezarların üzerine yazılan ilahı adalet tehditlerdir. Bazı mumyalar antik kalıbı korumasına rağmen, bilim insanları kalıbın tehlikeli olmadığını belirlemişlerdir.
Mısır mezarlarının açılmasına karşı yazılı uyarılar Orta Çağ’a kadar uzanır ve bu uyarılarda mumyaların kötü ve doğaüstü varlıklar olduğu tasvir edilir. Bunların en ünlüsü Kral Tutankhamun’un ya da bir başka deyişle Firavun’un lanetidir. Tutankhamun’un mezarının kazısının finansörü, sivrisinek ısırması sonucu kaptığı hastalıktan, mezarı keşfeden Howard Carter ise 16 yıl sonra ölmüştür. Lanet fikrini kurgulaştıran ilk kişi yazar Sir Arthur Conan Doyle’du. Ayrıca mezar soyguncularının onu rahat bırakması için Shakespeare’in mezarında da benzer bir lanet vardı.
Mısır Dışındaki Mumyalar
Mumyalamayı Antik Mısırlılar mumyalamayı icat etmemişti ve ölülerini mumyalayan ilk antik medeniyet de kesinlikle değillerdi. Dünyanın her yerinde Mısır’da bulunanlardan binlerce yıl daha eski mumyalanmış ölüler bulunmuştur. Hollywood’da mumyaların Mısır’da bulunduğu düşünülse de aslında mumyalama, Güney Amerika’da M.Ö. 6000 civarında yaygın bir şekilde uygulanmaya başlandı. Edward Munch’ın ünlü Çığlıktablosunu müzede gördüğü Perulu bir mumyadan esinlenerek yaptığı söylenir.
Buz mumyaları Güney Amerika’da yapılan mumyalamaların bir başka örneğidir. İnka kültüründe, tanrılara bağışlanan insan bedenleri dağların tepesinde donarak kurumuş ve böylece vücudun muhafaza edilmesini sağlamıştır. Kuzey Amerika ve Avrupa’da ise kaza sonucu donma olayı da, pek çoğu Demir Çağı’ndan kalma buz mumyalarına neden olmuştur. Her ne kadar mumya deyince akıllara genelde Mısır gelse de dünyanın her yerinde mumyalara rastlanabilir.
Yorumlar
Yorumları Göster Yorumları Gizle